Sevda,Yedikule zindanlarının zifiri karanlığında bile bulunur

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

Ülkemizin yüz akı sanatçılarından  Yıldız Kenter, 2 Şubat 2002'de Milliyet Pazar ekindeki söyleşisinde, " Bir şeyi gerçekten seviyorsanız, onun sorumluluğunu gerçekten taşıyorsanız, zamanınızı,  aklınızı, duygularınızı, bedeninizi, siz  alıyor  yani. Başka bir şeye vaktiniz kalmıyor," diyordu.

Ünlü  sanat insanımız, kendi işine olan sevdasını anlatırken, her gün iki oyun oynadıklarını,bir de yeni oyunun provasını yaptıklarını ama yorgunluk hissetmediklerini  anlatıyordu.

Aradan epey zaman geçti; dostum Necati Doğru' nun annesini  doğduğu yer olan Ahiska' ya  götürüyorduk. Kars Havaalanından bizi alan araç  Susuz'da düşlerimin okulu olan Cılavuz' un yanından geçti, çok duygulandım. Kısa süre sonra  Ardahan' a uğramadan Damal, Hanak ve Posof yolunu izleyerek Ahiska' ya ulaştık. 

Ilgar Dağları' nın yamaçlarından Yalnızçam Dağları' nın ardında,Şavşet  ormanlarının düşlerine dalıp gitmiştim. Geniş  kanatlarını çırparak  yolun yakınlarına konan,neslinin azaldığını bildiğim altın kartalları gördüğümde  boncuk bulmuş çocuklar gibi  sevindim.

Ali İhsan Akıskalıoğlu ortağı olduğu  Paravani  HES  inşaatının  şantiyesinde ağırladı o gece bizi.Ertesi gün  Binnür  teyzenin ilerlemiş yaşına rağmen,beş yaşında ayrıldığı köyünü, eşinin köyünü, annesini  götürdüğü kaplıcaları  ayrıntılarıyla anımsamasının şaşkınlığı sarıp sarmaladı hepimizi... 

Akşama doğru Rustavi   Köyü' nde  doğan Şota Rustaveli' nin  büstünün kaidesindeki iki dize bütün benliğimi sarstı:

"Düşmemişsen bir sevdanın peşine
Özün düşman olur kendi özüne"

Bir işe sevdalanmanın  yaratıcı gücünü düşündüm zihnimin derinliklerine dalarak...  Rustaveli' nin bu iki dizesini değişik vesilelerle insanlara paylaştım, hala bugün yeri geldiğinde paylaşıyorum; etkilenmeyen insana çok az rastlıyorum.

Sevgi ateşinde ısınırsa...

Ahmet Muhip Dıranas' ın "Fahriye Abla"  şiirini ne zaman okusam, ne zaman dinlesem, sevgi olmadan insanın kalıcı bir şeyler yapamayacağını düşünürüm. Sesin sevdayla  sarıldığı, yürek sıcaklığında ısındığı  anlar, insanların yaratıcı ve üretken olduğu anlardır.

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
Daha gün batmadan kapanırdı kapılar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahallede
Hayalimdeki tek bir çizgi sen kalmışın sen
Hülyamdaki geniş aydınlığa gülen 
Gözlerin,dişlerin ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen  Fahriye Abla!

Eviniz kutu gibi küçük bir evdi
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede
Bahçende akasyalar açardı baharda
Ne şirin komşumuzdun sen Fahriye Abla!

Önce upuzun,sonra kesik saçların vardı
Tenin buğdaysı boyun bir başak kadardı
İçini gıdıklardı  bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye  Abla!

Gönül verdin derlerdi bir delikanlıya
En sonunda varmışssın bir Erzincanlıya
Bilmem şimdi hala o eski kocanda mısın
Hala dağları karlı Erzincanda mısın
Bırak geçmiş  günleri gönlüm hatırlasın;
Hatırada kalan şey değişmez zamanla
Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye Abla!

Sevda ateşinde yanıyor içim

Sevda, insanların yüreğinde boşluklar yaratır;derin,sessiz ve geniş boşluklar...O boşluklardan kurtulmak için bütün aklımızı, birikimimizi, enerjimizi kullanırız. 

İnsan dünyası ne kadar  derin,engin ve geniş  ise sevda alanları da kadardır derindir, geniştir ve engindir. 

Sevda ateşinin alevlerini soğutmak için su mu, benzin mi sıktığınızı fark edemeyebiliriz. Öylesine anlarda  uzatılan elleri tutamayabiliriz. Sonuç hüsran da olsa, gönüllü özverinizle  beslediğiniz engin bir hoşgörü ile yaklaşırsınız  sevdalı isek. Sevda ateşlerinin alevlendiği o anlar, insanlığın doruklarına ulaşabilir;içtenlikle şöyle seslenebiliriz:

Sevda ateşine tutuldu gönlüm
Yanıyor yanıyor  yanıyor içim
Öylesine derin yürekte yaram
Kanıyor,kanıyor,kanıyor içim

Güngörmez karanlık yayla sisinde
Gece ıssızlığında suyun sesinde
İnleyen kuşların can nefesinde
Sevdandan bir parça arıyor içim

Açmamış goncanın kıskanç teninde
Hayat seferinin son fenerinde
Huzur u mahşerde Tanrı önünde
Seninle bir olmak diliyor içim

Cennette Huriler kıskansa bile
Mahşerde elimde bir  demet  gülle
Bekletip beni düşür dillere
Seni beklemeyi diliyor  içim

Sevda  vicdanları eğitir

Maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştıran sevdalar; insanların vicdanlarını eğitir; ahlaki ilkelerini olgunlaştırır. Dünya görüşü ve ideolojisi  farklı olsa da, sevdanın değerini kavramış insanlar; sığ ve sonuçsuz işlerden kendini arındırabilir. 

Sevda sözcüğüne yüklenen "anlam önemli":Kudsi Ergüner 'ın anlattıklarına kulak verelim:  Eflaki Dede'nin Menakibu'l Arifin  adlı Mevlana' nın  hayatıyla ilgili kitabında şu sözlerini aktarıyor:

    Ben ilmimlen değil, zevkimlen biliyorum
    Her şey zevktir. Zevki olmayanın imanı olmaz.
    Tanrı'nın tamamı zevktir.

Ergüner  devam ediyor:" Zevk Batı dilinde 'estetikle' tercüme edilirse, zevksiz, kaba,ruhunun zerafeti olmayan insanların  müsikiden, edebiyattan anlaması, bu dinin etrafındaki kültürel dokuyu hissetmesi mümkün değil. Ama dini,imanı olmayan birinin de  kültürden zevk alması mümkün değil."

Marquez'in bir söyleşinde belirttiği gibi, vicdanı iyi  eğitilmiş insan, akıl ve yürek gözüyle görerek baştan çıkartıcı  sapmalardan kendini arındırır.  Sevda insanı bağlar, yoğunlaştırır; kendi içsel duygularını hassaslaştırır; kendine fren koymasını öğretir.

Sevda, bazan bir birkaç sözlükten oluşan bir türkü, bazan Fahriye Abla' yı anlatan destansı bir şiir, bazan da kendini   kapıp koyveren  manzumedir... Karadeniz  türküsünde doruklara ulaşır: " Gezelim,dolaşalım/ Biz dağları aşalım/ Sen yağmur ol,ben bulut/ Maçka'da buluşalım" deyiverir... İsparta  zeybeğinde ise, " Al hançeri gadınım vur ben öleyim/ Ah kapınızda bi danem kul ben olayım" diye sözün bittiği yerde sözle anlatabilme gücü yaratır...Sevda, Şirin'in gözlerine olan tutkunun  kente su götürmeye dönüştüğü zaman Ferhat' la birlikte insanlığın yüreğine perçinlenir.

Kendinizi yorgun hissediyorsanız, dikkat edin, sevdalarınızı yitirmiş olabilirsiniz...Ne yaşınız bahanedir, ne varlıklı ya da yoksul olmanız...İnsan aradığı zaman    sevdasını bulur :İnanın her zaman, her yerde,hatta  Yedikule zindanlarının zifiri karanlığında bile...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar