Sevda yelleri
Yazmayacağım dedim. Yine McKinsey’i yazıyorum. Neden mi? Dedem esas işi bırakıp da başka işlerle uğraşılmasına “Sevda yelleri esiyor serde. Ağam nerede? Beyim nerede? Paşam nerede?” derdi. Bu sevda yelleri bizde güçlü eser. Tartışılması gereken şeyi bırakıp havanda su dövmeye bayılırız. Senelerce yöneticilik yaptım. Çalışma arkadaşlarıma ısrarla yaptığım tavsiyelerden biri ne, neden yapılacak ve onu en iyi yapma şekli nedir sorularına cevap bulmadan kim yapacak gibi tartışmalara girmemeleridir. Başka bir deyişle, arabayı atın önüne değil atı arabanın önüne bağlayın, önce ne yapılacağı ve bunun nasıl yapılacağı açıklıkla tanımlayın ki tartışmaların bir anlamı olsun derdim. Oldukça basit ve mantıklı bir öneri değil mi? Basit ve mantıklı olabilir ama bunun uygulanmadığı o kadar çok olay gördüm ki şaşarsınız. Bu McKinsey olayı iyi bir örnek. Önce McKinsey'in ne iş yapacağını tartışacağımıza McKinsey millidir-değildir; IMF’dir-değildir; anlaşma devlet sırlarının ifşasıdır-değildir birbirimize veriştirip durduk.
Bakan Albayrak küresel danışmanlık şirketi McKinsey’den danışmanlık hizmeti almak üzere anlaşma yaptık dedi ya kıyamet koptu. Eleştiriler maksadı; maksat mantık sınırlarını aştı. Derken Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’nin istişare toplantısında “Elbette her türlü yatırıma, her türlü desteğe, her türlü katkıya açığız. Yeter ki bunun bedelini bize, egemenliğimize ve geleceğimize göz dikerek ödetmeye çalışmasınlar. Ülkemizi kendi reçetelerimizle, kendi çözümlerimizle, kendi programlarımızla hedeflerimize ulaştıracağız. Bakan arkadaşların tamamına söyledim. 'Bu kuruluştan fikri danışmanlık hizmeti almayacaksınız. Biz bize yeteriz' dedim" sözcükleriyle bazılarına göre ‘tartışmalara nokta koydu’ bazılarına göre de ‘geri adım attı’. Olan McKinsey ile anlaşmayı hararetle savunan yazar, çizer ve konuşmacıya oldu.
Söz gelimi, Sn. Devlet Bahçeli bir danışmanlık firmasıyla anlaşılmasına kızanlara kızarak “McKinsey IMF değil, Düyun-u Umumiye hiç değil. Sorsanız ne IMF’den anlarlar, ne de Düyun-u Umumiye’yi bilirler. Cehalet varsa ihanet tetiktedir, buna da kafaları basmaz” demiş ve Sn. Albayrak’a destek çıkmıştı. Bakan Albayrak da kızmış McKinsey ile çalışmamızı istemeyenler cahil veya haindir diyerek sert yapmıştı. İktidarı destekledikleri anlaşılan bazı yazarlar daha da ileri giderek McKinsey ile anlaşılmasını milli bir karşı hücum olarak nitelemişler ve bunu anlamayan eleştirmenleri bilgisizlikle suçlamışlardı. Bakın bir yazar ne demiş: “Olay, oldukça basit aslında. Son dönemde yöneltilen ekonomik saldırılara karşı Türkiye tedbir alıyor. Fitch gibi, Moody’s gibi notumuzu düşüren çetelerle mücadele için bir adım atılıyor. Onların karşısına dünyada saygınlığı olan McKinsey gibi bir kuruluş konuluyor. Türk ekonomisi ile ilgili olarak oluşturulmak istenen yanlış algıların önüne geçilmeye çalışılıyor... Türkiye’ye şaşı bakanlar tarafından oluşturulmak istenen olumsuz havaya karşı yapılan milli bir atak olarak da değerlendirebiliriz!... Yazar daha sonra benim de sorduğum bir soruya değinerek şöyle devam etmiş. “Deniliyor ki: Türkiye’de bu izleme ve raporlamayı yapacak kuruluş yok mu? Olmaz olur mu, var tabii ki. Hem de en alasından var. Ama bizim derdimiz bu değil ki… Mesele, Türkiye’ye karşı yürütülen ekonomik saldırıların önüne geçmek! O saldırıyı yapanları kendi silahları ile vurmak! O yüzden uluslararası alanda etkili yabancı bir firmayla anlaştık...
Her neyse. Sn. Cumhurbaşkanı bu fikirde değil anlaşılan. Sn. Cumhurbaşkanı'nın çıkışını bazı siyasiler olumlu buluyorlar. Söz gelimi İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener "Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu kararını çok olumlu buluyorum. Bu hizmet alımına ilk karşı çıkan siyasi parti bizdik. Dolayısıyla uyarılarımızın dikkate alınmasından memnuniyet duyuyoruz. Doğru bir iş yapılmıştır" diyor. Bununla beraber bazı muhalifler ise işin peşini bırakmaya hiç niyetli değiller. Onlar bu iptal kararı sonucu doğabilecek zararın Sn. Albayrak’tan tahsil edilmesini istiyorlar ve bu anlaşma hakkında bir soruşturma yapılmasını öneriyorlar. Sn. Kılıçdaroğlu bu skandaldan sonra Bakan Albayrak’ın görevde kalmaması bile gerektiği kanısında.
Şimdi isterseniz McKinsey ve McKinsey kontratıyla ilgili neleri tartışmalıydık ona bir bakalım. Kriz denir mi? Denmez mi? Bilemem. Bildiğim ülkenin bazı sıkıntıları var. Bu şartlar altında cevaplarını tartışmamız gereken iki temel soru var: 1. Neyi niye yapalım? ve 2. Nasıl yapalım? McKinsey olayında bu iki soru tartışılmadı. Sn. Bakan da bunu detay saydı zahir o da açıklamadı. Gürültüde yapılacak şeyle onun nasıl yapılacağı kaynadı.
Ülkenin ekonomisini rayına oturtmak için iktisatçıların üzerinde üniversal anlaşma sağladığı iki önlem var. Biri faiz arttırışı öbürü harcamaların kısılması. Harcamaların kısılması bağlamında, YEP 76 Milyarlık bir tasarruftan bahsediyor (bu arada ‘gelir arttırıcı tedbirler de’ alınacağından da bahsediyor.) Masrafları kısacak ve gelir arttıracak şeylere inisiyatifler deniliyor. Geçen hafta bu inisiyatiflerin uygulanması için yapılacak işlerin (tahmini!) bir listesini, yapılacak işin tanımını şöyle vermiştim:
1) Tasarruf tedbirleri ve gelir artırıcı inisiyatiflerin saptanması;
2) Bakanlıkların bu inisiyatifler bazında hedeflerinin belirlenmesi;
3) İnisiyatiflerin yol haritalarının çizilmesi ve uygulanması;
4) İnisiyatiflerin performans göstergelerinin takip edilmesi ve raporlanması.
Bu işleri yapmak için 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bir ofis de kurulmuş.
Şimdi bu yapılacak işler listesindeki en önemli madde yani birinci maddeye bir bakalım. Bu tasarruf/gelir artırıcı inisiyatifler nasıl belirlenecek?. Bu konuda önerilen yöntemlerin biri maliyet/fayda analizidir. Sn. Albayrak’ın açıklamalarından ve kurulan ofisin adından benim anladığım kadarıyla inisiyatiflerin seçilmesinde bu yöntem kullanılacak.
Maliyet/fayda analizlerinin yapımında genellikle şu adımlar izlenir:
1) İncelemenin konusunun belirlenmesi: Tasarruf tedbirleri ve gelir artırıcı inisiyatiflerin kabaca tanımlanması;
2) Tarafların tanımlanması: İnisiyatiften kimlerin faydalandığı ve kimlere maliyet yükleneceğinin belirlenmesi;
3) Maliyet ve faydaların listelenmesi: Maliyet ve faydaların tanımlanması ve dolaysız (planlanan)/dolaylı (planlanamayan); ölçülebilir/ölçülemez; vs. olarak tasnif edilmesi;
4) Maliyet ve faydalarda olabilecek değişikliklerin belirlenmesi: Maliyet ve faydaların inisiyatifin sürdüğü süre içinde nasıl değişeceğinin belirlenmesi;
5) Paraya çevirme: Maliyet ve faydaların parasal değerlerinin belirlenmesi;
6) Maliyet ve faydaların indirgenmesi: Maliyet ve faydaların bugünkü değerlerinin hesaplanması;
7) Net bugünkü değerin hesaplanması: Faydaların bugünkü değerlerinden maliyetlerin bugünkü değerlerinin çıkarılarak net değerin hesaplanması;
8) Hesapların gözden geçirilmesi: Varsayımların değiştirilmesiyle hesapların tekrar yapılması ve gözden geçirilmesi;
9) Karar vericiye öneri yapılması: Eğer net bugünkü değer inisiyatiften zarar görenleri tazmin edebilecek kadar yüksekse inisiyatifin uygulamaya konulması için karar vericiye öneride bulunulması.
Bunlar yapılacak işler listesinin birinci kalemi olan tasarruf tedbirleri ve gelir artırıcı inisiyatiflerin saptanması etabında eğer maliyet-fayda analizi kullanılmasına karar verdinizse yapılacak işlerdir. Yapılmaları öyle kolay değildir. Çoğunda oldukça karmaşık ve zaman alan yöntemler kullanır. Bu zor yöntemleri bilen ve süratle uygulayan ancak sonuçlarının çoğu kez keyfi oluşunun farkında olan uzmanlar gerekir. Anlaşılan McKinsey bunu yapacak sistemin kurulmasında danışmanlık verecekti. Bu akıllı bir tercih miydi? Bence, burada saymayacağım, bazıları teknik bir sürü nedenden dolayı hayır. Ancak, bundan çok daha önemli bir şey var. Bu yöntemin özellikle sosyal içerikli projeler için kullanımına ciddi itirazlar vardır. Bir makinanın satın alınıp alınmaması konusunda karar vermek için kullanılmasında bir sakınca olmayan bu yöntemin, aralarında beni de sayabileceğiniz bir sürü yazar, 5. maddede istenilen maliyet ve faydaların değerlerinin belirlenmesindeki keyfilik ve 9. maddede kullanılan geçen hafta anlatmaya çalıştığım Kaldor-Hicks ölçütünün adaletsiz uygulamalara yol açma olasılığı nedeniyle sosyal içerikli devlet inisiyatiflerine uygulanmasının yanlış olduğu tezini savunurlar. Bunları hiç tartışmadık. Bu işi böyle mi yapalım sorusuna hiç cevap aramadık. Tasarruf şart. Bu bazı programlar kısılmalı ve masraflar azaltılmalı demektir. Bunu istemeyen var mı? İtirazı olan var mı? Yok! neden bunu nasıl yapacağımızı tartışmıyoruz bilmiyorum. McKinsey yapsın veya hayır yapmasın derken ne yapılacak sorusu güme gitti.
Sağlıcakla kalın