Sermaye göçü

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Önce insan göçü, ardından emek göçü, son­rasında beyin göçü ve son olarak da serma­ye göçü. İnsanlık tarihinde genelde bu sıra ile takip etmiştir göçler.

Önce insanlar yaşamlarını idame ettirebilmek için güvenli ve yaşanabilir yerlere göçmüş, ardından işe ve aşa ihtiyaç du­yanlar daha iyi bir yaşam için göç etmiş, savaş­lardan sonra ise ülkeler geliştikçe yalnızca daha eğitimli ve nitelikli iş alanlarına yönelik talep­te bulununca da beyin göçü hâkim olmuş. Şimdi ise en çok konuştuğumuz kavram sermaye göçü. Burada ülkemizden son yıllarda üretimin paha­lı hale gelmesinin de önemli etkisiyle, başta Mı­sır olmak üzere pek çok ülkeye yönelik gerçek­leşen sermaye göçünden söz edeceğim bugün. Ama önce neden Mısır bir anlamaya çalışalım.

Mısır, Afrika’nın kuzeydoğusunda yer alan ve stratejik konumuyla dikkat çeken bir ülke. Eko­nomisi, tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin birleşiminden oluşan karma bir yapıya sahip. Afrika’nın, Arap ülkeleri içinde Suudi Arabis­tan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından üçüncü, dünyanın 42. büyük ekonomisi. Hızla artan nüfusu ve Orta Doğu ile Afrika arasında köprü niteliğindeki coğrafi konumuyla ticaret fırsatları sunan bir ülke konumunda.

Afrika pazarına girmek isteyenler için cezbedici

Son yıllarda Türkiye’nin tekstil sektörü, kü­resel rekabette avantaj sağlamak amacıyla üre­tim üslerini çeşitlendirme stratejisini benim­serken, üretimin en çok göç ettiği ülke Mısır oldu. Düşük iş gücü maliyetleri, stratejik konu­mu ve Afrika pazarına erişim imkânlarıyla özel­likle Türk tekstil firmaları için cazip bir yatı­rım merkezi haline geldi. Mısır’da asgari ücret 2024’de 113 dolara yükselecek. Ortalama ücret seviyesi işverenler için 250 dolarlar civarın­da. Ülkemizde bu rakam 1.000 dolarlar seviye­sini de aştı. Kurun seyriyle bu rakam ocaktan itibaren 1.300 dolarlara yaklaşacak.

Dolayısıy­la emek yoğun sektörler için bakıldığında ülke­mize kıyasla maliyet son derece düşük. Bu du­rum, üretim maliyetlerini azaltarak firmaların rekabet gücünü artırmakta. Öte yandan Süveyş Kanalı sayesinde Asya, Avrupa ve Afrika pazar­larına hızlı ve maliyet etkin bir şekilde erişim imkânı sunduğu için, özellikle tekstil ürünle­rinin hızlı teslimat gereksinimi için büyük bir avantaja dönüşmekte. Üstelik Mısır’da üretilen ve Mısır menşei kazanan ürünler; Avrupa Bir­liği, Afrika Birliği ve ABD ile yaptığı serbest ti­caret anlaşmaları sayesinde buraların tamamı­na gümrük vergi olmaksızın giriş yapabiliyor. Özellikle Afrika pazarına girmek isteyen firma­lar için de bir hayli cezbedici olduğunu söyle­mek gerekiyor.

Yabancı yatırımlar için teşvik paketleri

Başta tekstil olmak üzere pek çok ürün gru­bunda kendisini bir üretim üssü olarak uzun süredir ilan eden ve yaklaşık 110 milyon nüfusa sahip olan Mısır’da hükümet, yabancı yatırım­cıları çekmek için çeşitli teşvik paketleri de su­nuyor. Vergi indirimleri, altyapı desteği ve özel ekonomik bölgeler gibi teşvikler, Türk tekstil firmalarının Mısır’ı tercih etmesinde son dere­ce etkili olmuş durumda. Ülkemizin bilinen pek çok büyük markası da artık üretimlerini bu ül­kede yapmaya başladılar. Özellikle İskenderi­ye ve Kahire’de bir çok tekstil fabrikası faaliyet göstermekte.

Öte yandan Mısır, Türkiye’nin Afrika’daki en önemli ticaret ortaklarından biri konumunda. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler özellikle 2005 yılında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) sonrası hız kazanırken, bu anlaşma kar­şılıklı ticaretin gümrük vergilerinden arındı­rılmasını sağlamış ve ticaret hacmini artırmış­tır. 2023 itibarıyla iki ülke arasındaki yıllık ti­caret hacmi 10 milyar doları aşarken, Türkiye, Mısır’a tekstil, otomotiv parçaları, makine, de­mir-çelik gibi ürünler ihraç etmekte, kimyasal­lar, petrol türevleri ve tarım ürünlerini ise ithal etmekte. Tekstil dışında enerji, beyaz eşya, oto­motiv, gıda ve inşaat projelerinin de bir bölümü Mısır’da yatırım yapmayı tercih etmiştir. Türk şirketlerinin Mısır’da 75 binin üzerinde istih­dam sağladığı bilinmektedir.

Mısır’lı bir köşe yazarı olarak bu yazıyı kale­me alsaydım, Türkiye’nin yatırımlarından duy­duğum memnuniyetten ziyadesiyle söz eder­dim. Ancak resme kendi ülkemiz açısından bak­tığımda sermayemizin ülkemizden çıkmasının yanı sıra istihdamda da her geçen gün kayba uğradığımızı söylemek durumundayım. Her ne kadar bugün için rakamlar çok yüksek görün­mese de, yarın için riskin daha fazla olduğunu görmek gerekiyor. Ülkemizin emek yoğun sek­törlerinin yaşayabilmek için attıkları bu adım­lardan ötürü firmaları eleştirmek doğru olmaz. Bir tarafta ülkemizin kaybettiği sermaye ve iş gücü, diğer tarafta yaşamak zorunda olan işlet­meler. Bu gerçeği yokmuş gibi davranmak yeri­ne stratejileri gözden geçirmek çok daha isabet­li olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar