Serbest bölgelerde geçmişe dönük KKDF incelemeleri: Milyon(lar) mertebes

Zeki GÜNDÜZ
Zeki GÜNDÜZ VERGİ POLEMİKLERİ [email protected]



Değerli DÜNYA okurları, son günlerde 2007 yılından beri serbest bölgelerde faaliyette bulunan tüm şirketler Gümrük İdaresi'nce Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) açısından incelemeye alındılar. Bir kısım şirketlere inceleme sonucunda cezalı tarhiyatlar gelmeye başladı, bir kısım şirketler incelemenin farkındalar ancak büyük bölümü sürdürülmekte olan inceleme çalışmalarından haberdar olmadıkları için yakında tatsız bir sürprizle karsılaşacaklar.
İncelenen konu nedir?
Değerli DÜNYA okurları, ithalat sırasında, ithalat bedeli üzerinden hesaplanan-mal bedelinin %3'ü (şimdi %6) tutarındaki KKDF'nin ödenmemesi için, mal bedelinin, serbest dolaşıma giriş beyannamesinin tescil tarihinden önce satıcıya transfer edilmiş olması gerekmektedir.
Gümrük İdaresi önce mal bedelinin %3'ü (şimdi %6) tutarındaki KKDF'yi ödetmekte daha sonra malın Türkiye'ye girişine müsaade etmektedir.
Serbest bölgelerden satın alınan mallar da ithalat sayılmakta ve buna göre işlem yapılmaktadır. Serbest bölgedeki şubenizden, herhangi bir şekilde bağınız olan bir serbest bölge şirketinden veya şirketinizle uzaktan yakından alakası olmayan bir serbest bölge şirketinden ithalat yaparken mal bedeli peşin ödenmemişse KKDF'ye tabi tutulmakta, peşin ödenmişse KKDF alınmamaktadır.
Ancak 21.01.2011 tarih ve 5 sayılı Gümrükler Genel Müdürlüğü Genelgesi ile serbest bölgedeki şubeden yapılan ithalatlarda, Türkiye'deki şirketin serbest bölgedeki şubesine ithalat öncesinde ödeme yapmış olmasının yanı sıra ithalat öncesi şubenin de satıcıya ödemiş olması koşulu getirildi. Şubenin üretici olmasının bir fark yaratmayacağı ve ithalat sonrasında serbest bölgede malın diğer firmalara muvazaalı şekilde devri halinde de KKDF'nin aranacağı ifade edildi.
Bahse konu genelge 18.03.2011 tarih ve 16 sayılı genelge ile değiştirilerek yürürlükten kaldırılmıştır. Serbest bölgedeki firma şube olmasa da, bir ortaklık ilişkisi varsa aynı kapsamda değerlendirileceği ifade edilmiş. Ancak serbest bölgede (GTIP numarası ve tanımı ithal eşyaya göre değişecek kapsamda) üretim faaliyetinde bulunan sanayi sicil belgesini haiz imalatçı firmalar için uygulama yumuşatılmıştır.
Geçmişe dönük olarak uygulama
Bu konuda yaklaşık 1 yıldır geçmişle ilgili herhangi bir inceleme, sorgulama yapılmıyorken, son günlerde 21.01.2011 öncesi için cezalı, gecikme faizli olarak tarhiyatlar yapılmaya, 21.01.2011 öncesindeki işlemlerde yeni düzenlemelerde tarif edilen şekle uygun olunmaması halinde şirketler ek tahakkukla muhatap kılınmaya başlanmıştır. Diğer bir deyişle 2011 yılında getirilen yeni düzenlemeler önceki yıllara da uygulanmaya başlamıştır.
Meselenin kapsamı?
Şu an için sağlıklı bir rakamsal veri olmamakla birlikte, uygulamada her beyanname, her vergi, her ceza için ayrı bir işlem gibi dava açılıyor olduğu göz önüne alındığında, şayet gümrük idaresi zamanaşımı müddeti içindeki tüm beyanlara tarhiyata kalkarsa çok kısa zamanda milyonlara geçen davalar açılmak zorunda kalacak.
Neden milyonlarca yeni dava?
Çünkü Danıştay gümrükle ilgili işlemlerde her bir ithalat beyannamesi ve beyanname kapsamındaki her bir vergi türü için (KDV, KKDF, ÖTV) ayrı dava açılmasını istiyor. Gümrük İdaresi'nin cezaları da ayrı bir işlemle istemesi göz önüne alındığında, tek bir ithalat beyannamesi için teorik olarak ortalama "4" dava açılabilmesi ihtimali çıkıyor.
Dört davayı kapsama girecek beyanname sayısı ile çarpınca çok kolayca milyonu aşacak sayılara erişilecek.
Bu durum hem idareyi, hem mükellefleri, hem de mahkemeleri kitler
Değerli DÜNYA okurları, bu işlemler için önce bir inceleme, tarama, yazışma süreci yaşanacak.
Daha sonra Gümrük İdaresi tarhiyat raporları ve "ek tahakkuk" işlemleri yapacak.
Bu işlemler "uzlaşma", sonrasında "itiraz" sürecinden geçip, yargıya taşınacak.
Tüm bu işlemler tüm taraflarda korkunç bir işlem, takip ve yazışma yükü yaratacak. Hem zaman hem de mali kayıpları tüm taraflar açısından telafisi güç zararlara yol açabilecek.
İşin hukuki boyutu çok tartışmalı
Bu ithalat işlemleri o günün koşullarında, Gümrük İdaresi'nin mevcut düzenleme ve uygulamaları çerçevesinde, idarenin gözetim, denetim ve uygun görmesi ile yapıldı.
Geçmişe dönük bir uygulama "hukuk devleti", "hukuki güvenlik", "verginin yasallığı" gibi bir sürü anayasal vergileme prensiplerine açık aykırılık teşkil etmektedir.
KKDF'nin başlı başına kanuni dayanakları tartışmalıyken, 2011 yılında yapılan düzenlemelerin hukuki zemini bile çok zayıfken, 2011 yılı içinde getirilen düzenlemelerin bir de geçmişe dönük uygulanması hukuk ortamında tam bir kaos yaratacaktır.
İşin çözümü Vergi Usul Kanunu'ndaki yeni düzenlemedir
Değerli Dünya okurları, bu tür durumları engellemek için Vergi Usul Kanunu'nda bir değişiklik yapılarak, .."Bir hükmün uygulama tarzı hususunda yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini değiştirmesi halinde, oluşan yeni görüş ve kanaate ilişkin genel tebliğ veya sirküler, yayımlandığı tarihten itibaren geçerli olup, geriye dönük olarak uygulanmaz." hükmü getirilmiştir.
Bu hükmün bu konunun çözümünde göz ardı edilmemesi gereken çözüm "anahtarı" işlevi göreceği kanaatindeyiz. Aksi takdirde gereksiz yere zaman, enerji ve mali kayıplara, adaletsizliğe sebep olunacak.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar