Seracılıkta yeni gelişmeler...

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN [email protected]

TARIM DÜNYASINDAN / Ali Ekber YILDIRIM e-mail:[email protected] Rusya Federasyonu'nun 7 Haziran itibariyle Türkiye'den domates, patlıcan, üzüm, patates ve limon alımını durdurması, yaş meyve ve sebze üretim şartlarını bir kez daha gündeme getirdi. Zirai ilaç kalıntısı nedeniyle üreticiler, ihracatçılar suçlanıyor. Üretim tarzı sorgulanıyor. En fazla suçlanan kesim ise, hep örtüaltı yetiştiriciliği yapanlar, kamuoyundaki yaygın deyimi ile seracılar. Seracılık yıllardır tartışılıyor. Kamuoyunda sera ürünlerinin sağlıklı olmadığı yönünde bazı önyargılar var. Bu nedenle "sebzeyi ve meyveyi mevsiminde tüketmeli" görüşü ağırlık kazanıyor. Ancak, sebzeyi ve meyveyi sadece mevsiminde tüketmek dönemi çoktan geride kaldı. Gelişen modern teknolojilerle üretilen, depolanan ve pazara sunulan ürünlerin sera ürünü mü, açık alanda üretilen ürün mü olduğunu anlamak eskisi kadar kolay değil. Sera ürünleri sadece kış aylarında değil, yılın 12 ayında piyasaya sunuluyor. Ürünlere talep de olduğu için, tarım sektöründe son yıllarda en fazla yatırım yapılan alanlardan birisi seracılık oldu. Çok modern ve büyük ölçekli işletmeler de kuruluyor. Birkaç metrekare toprağı olan küçük üretici de üstünü plastik, naylon veya cam ile örterek altında sebze yetiştirebiliyor. Seracılıkta Türkiye, Akdeniz iklim kuşağında yer alan ülkeler arasında İspanya ve İtalya'dan sonra 3. sırada yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2006 verilerine göre Türkiye'de 49 bin 741 hektar alanda örtüaltı yetiştiricilik yapılıyor. Bunun 25 bin 32 hektarı sera, 25 bin 709 hektarlık alanı ise plastik tünellerden oluşuyor. Cam ve plastik seraların yüzde 86'sı Akdeniz, yüzde 11'i Ege Bölgesi kıyı şeridinde yer alıyor. Türkiye'deki seraların yarısından fazlası (yüzde 57) Antalya'da, yüzde 28'i Mersin ve yüzde 7'si Muğla'da. İzmir Dikili'de jeotermalin yaygın olarak kullanıldığı Organize Seracılık Bölgesi en modern tesislerin kurulduğu alanlardan birisi. Türkiye'de iki farklı yapıda sera işletmeleri var. Birincisi, küçük üreticilerin sahip olduğu ve geçimlik üretimin yapıldığı klasik işletmeler. Bu işletmelerin büyüklüğü 3 dekarın altında ve üretim yeterince kontrol edilemiyor, teknoloji kullanılamıyor. İkinci tür sera işletmeleri ise, ortalama 10 ile 300 dekar arası büyüklüğe sahip, iklim kontrolü yapılabilen, topraksız üretimin yapıldığı, teknoloji yoğun işletmeler. Bu işletmelerde iyi tarım uygulamaları ile üretim kontrol edilirken, Avrupa Birliği'nin şart koştuğu Eurepgap kriterleri de uygulanabiliyor. Sıcaklık, nem, su, gübre, besin maddeleri bilgisayar kontrollü olarak yapılıyor. Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği'nin (SERA-BİR) verilerine göre, modern anlamda seracılık yapılan 3 bin dekar alan var. Ülke genelindeki 25 bin dekarın sadece 3 bin dekarı modern. Birlik Başkanı Hasan Şentürk'e göre sektörde modern seraların payı arttıkça, üretim kontrol altına alındıkça Rusya ile yaşanan sorunlar da dahil birçok sorun kendiliğinden çözülecek. Rusya'ya veya başkasına kızmak yerine yapılması gereken ilk iş, 2004'te çıkarılan "iyi tarım uygulamaları yönetmeliği"nin taviz verilmeden uygulanmasıdır. Bunun için üreticiler iyi tarım uygulamaları konusunda bilinçlendirilmeli. Ayrıca, küçük işletmelerden bugünden yarına vazgeçilemeyeceğine göre bu işletmelerin birleşerek teknolojiyi kullanan, ziraat mühendisi çalıştıran ve kontrollü üretim yapan işletmelere dönüştürülmesinin teşvik edilmesinde yarar var. İster örtüaltı ister açık alanda olsun, sağlıklı ve kaliteli ürünler üretildiğinde hem iç piyasada hem ihracatta sorun yaşanmaz. Türkiye'nin 1.5 milyar dolarlık yaş meyve ve sebze ihracatı birkaç yılda 15 milyar dolara ulaşır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar