Senkronize büyümeye nazar değdi, Avrupa yavaşlıyor
Dünyayı derinden sarsan küresel krizin onuncu yılı dolarken 2018 yılına hayli iyimser beklentilerle girilmişti. Yıllardan beri ilk kez küresel ekonominin bütün bölgelerini etkileyen senkronize bir büyüme süreci başlamış, bu olumlu gidişatın 2018 yılında da süreceği beklentisi yaygınlaşmıştı. Dünya borsalarında da iyimser bir hava vardı. Volatilitenin çok düşük seyrettiği ortamda borsalardaki yükselişin süreceği beklentisi hayli yaygındı.
Ocak ayının son günlerinde ABD borsalarında, dünya borsalarına da yansıyan ani düşüşler yaşanınca bu aşırı iyimserliğe gölge düştü. Volatilite bir anda yükseldi, ABD ekonomisinde 2009’da başlayan büyüme döngüsünün onuncu yılına girilmiş olduğu ve büyüme döngülerinin ömrünün on yıl dolayında olduğu hatırlandı.
Şimdi gelinen noktada “volatilite virüsü” ve etkileri yeniden tartışma konusu haline gelmiş durumda, borsaların bundan sonraki seyri konusunda farklı tahminler yapılıyor. Geçen yıl dünya ekonomisindeki senkronize büyümenin müjdesini vermiş olan öncü göstergelerin de şimdi senkronize büyümeye gölge düşürecek gelişmelerin ilk sinyallerini vermekte olduğu anlaşılıyor.
Avrupa’da duraklama eğilimi
Öncü göstergeleri yakından izleyen Fulcrum adlı kuruluşun yöneticisi olan ve Financial Times gazetesine blog yazan ekonomist Gavyn Davies, 2018 yılına iyimser beklentilerle giren dünya ekonomisinde Mart ayında gözlenmeye başlanan duraklama ve yavaşlama eğiliminin Nisan başında da sürmekte olduğunu yazdı geçen hafta. Davies bu haftaki bloğunda da ekonomik aktivitedeki yavaşlamanın öncelikle Euro alanı ülkelerinde keskinleştiğini belirtti. Euro alanı ekonomilerinin 2017 yılı sonunda %3.5’lik bir büyüme hızını yakalamış göründüğünü belirtmiş olan Fulcrum’un son tahminlerine göre Euro alanı ülkelerinin büyüme hızı Nisan ayı başında keskin bir düşüş kaydederek %1.2’ye inmiş bulunuyor.
Davies, bu sonucun şaşırtıcı olduğunu ve bu yılın ilk iki çeyreğinde Euro alanı ekonomilerinin %2.5 büyümesini bekleyen Avrupa Merkez Bankası’nın(AMB) tahminleriyle çeliştiğini belirtiyor. Bu yılın ilk çeyreğinde Avrupa’da yaşanan kötü hava koşullarının ve grip salgınının, ayrıca Almanya’daki koalisyon pazarlığının uzamasının bu sonucu etkilemiş olabileceğini kaydeden Davies ancak AMB’nin parasal genişlemeyi sonlandırma sinyalleri vermesinin ve Avrupa ülkelerinin büyüme hızını sınırlayan yapısal faktörlerin bu yavaşlamadaki olası etkisini de göz ardı etmemek gerektiğini vurguluyor.
F.Times gazetesinin Brookings Enstitüsü ile birlikte izlediği Tiger endeksinin son verileri de bu yılın ilk çeyreğinde Avrupa ekonomilerinde sanayi üretiminin ve büyümenin yavaşladığını gösteriyor. Brookings Enstitüsü uzmanı Eswar Presad dünya ekonomisindeki büyüme momentumunun sürdüğünü ancak ticaret savaşı olasılığının ve jeopolitik risklerin büyümenin hızını kesebileceğini belirtiyor.
IMF ve IIF ne diyor?
Dünyanın önde gelen bankalarının yan kuruluşu olan IIF’nin(Institute of International Finance) yeni açıklanan Global Economic Monitor raporunda da dünya ekonomisindeki büyümenin 2018 yılında da süreceği ancak 2017’de gündeme gelen senkronize canlanmanın, dünyada yaşanmakta olan ticaret savaşı gerilimi nedeniyle etkisini kaybedebileceği belirtiliyor.
IIF, ABD ekonomisinin büyüme hızının 2018’de %2.9, Euro alanındaki büyümenin %2.5 olacağını, buna karşın gelişmiş ekonomilerdeki enflasyonist baskının sınırlı kalacağını tahmin ediyor. 2019 yılında ise ABD’deki büyümenin %2.5’e, Euro alanındaki büyümenin de %2.1’e düşmesini bekliyor. Yükselen Pazar ülkelerinde ise 2018’de %5’e yükselmesi beklenen büyümenin 2019’da %5.1’e erişeceğini tahmin ediyor.
Türkiye’nin kırılganlığı
Önde gelen ülkelerin ekonomileriyle ilgili değerlendirmelerin de yer aldığı IIF raporunda Türkiye ekonomisiyle ilgili bölüm “YÜKSELEN KIRILGANLIK” başlığını taşıyor. 2017’de %7.4 büyüyen Türkiye ekonomisinin büyüme hızının 2018’de %4.2’ye düşeceği tahmin ediliyor. Moody’s’in, ülkenin bir dış şok yaşama olasılığını vurgulayarak, Türkiye’nin kredi notunu Mart ayında bir kademe daha düşürdüğüne dikkat çekiliyor.
IIF raporunda, 2018 yılında da büyümeye devam eden cari açığın ve Türk Lirası'nın hızlı değer kaybının tahvil faizlerinin keskin bir şekilde yükselmesine yol açtığı hatırlatılarak finans piyasalarının tüm bu gelişmeleri kaygıyla izlediği belirtiliyor. Hükümetin seçim takvimini düşünerek büyümeyi canlandıracak mali politikalara yönelmesi halinde bunun ekonomideki dengesizliği ve finans piyasalarındaki kaygıları daha da artırabileceği vurgulanıyor.