Sendikasız iş güvenliği paketi yürümez
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ekonomiye ilişkin “Öncelikli Dönüşüm Programı 1. Paketi”nden sonra çalışma hayatıyla ilgili olan “İş Güvenliği Eylem Paketi”ni açıkladı. Basın toplantısının gazete ve internet sitelerinde yer alış düzeyine bakarsak, herkesi ilgilendiren önemli bir plan olmasına karşın açıklanan paketin, kamuoyunda gereken düzeyde bir yankı yaratamadığı görülüyor. Bunda açıklanan ilk eylem paketinin tatmin ve ikna edici bulunmaması, açıklanan rakamların tutarsızlığının yarattığı hava da etkili olmuştur. Konuyla birinci derecede ilgili Çalışma Bakanlığı’nın internet sitesinde paketin ayrıntıları hakkında herhangi bir bilgi yer almıyor.
Konuyla ilgisi olan Enerji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’la ilgili bilgileri bulabildiğimiz Hazine sitesinde de pakete ilişkin bilgi yok. Sadece Başbakanlık sitesinde basın toplantısında Davutoğlu’nun söylediklerini aktaran bir bülten yer alıyor. Burada da eylem planını sistematik bir şekilde aktaran bir belge yok. Bu haliyle kamunun da açıklanan plana gereken önemi verdiğini söylemek zor.
Öncelikle şunu belirtmekte yarar var: İş güvenliği konusunda atılan her adımın büyük bir değeri var. Açıklanan pakette de uygulandığı takdirde yararlı olacak bir dizi önlem yer alıyor.
Açıklanan önlemler esas olarak bilinen ve bugüne kadar çeşitli şekillerde dile getirilmiş şeyler. Büyük bölümü sendikalar, ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve kazalarla karşı karşıya gelen işçiler ve aileleri tarafından defalarca dile getirilmiş şeyler. Hatta madencilikle ilgili olanları, devletin kendi hazırlayıp tozlu rafl ara attığı 8 Haziran 2011 tarihli Devlet Denetleme Kurulu rapounda da var. Asıl soru, bugüne kadar bunların neden hayata geçirilmemiş olması.
Davutoğlu’nun açıkladığı planda teknik düzeyde bir dizi yeni önlem yer alıyor. Ancak en stratejik ve sonuç almak açısından tayin edici iki konuda bir değişiklik yok.
Bunlardan birincisi taşeronluk sistemi. Taşeron sistemi, madenler başta olmak üzere kazaların artışında en önemli faktörlerin başında geliyor. Pakette taşeron sistemini kökten kaldırma yaklaşımı kesinlikle yok. Sarece bazı küçük sınırlamalardan söz ediliyor. Buna karşın hükümetin kiralık işçi ve taşeron uygulamasını daha sistematik hale getirecek yasa hazırlıkları olduğunu biliyoruz.
İkincisi ve çok daha önemli olanı, kurgulanan sistemde sendikanın olmaması. Oysa güçlü sendika ve işçi denetimi olmadan hiç bir iş güvenliği sisteminin başarılı olma şansı yok. Hatta bunun için grev, örgütlenme, pazarlık ve zorlama imkanları şimdiki gibi sınırlandırılmış bir sendika sistemi de yetmez. Sendikacılığın güçlenmesinin önündeki engellerin de kalkması gerekiyor.
Hükümet, işçilere hayat sigortası zorunluluğu getirerek sisteme sigorta şirketlerinin denetimini dahil etmeyi düşünüyor ama sendika denetimini aklından bile geçirmiyor. Üstelik Davutoğlu, düşünülen hayat sigortası sistemini açıklarken bile bunun işverenin maliyetini azaltacağı noktasına vurgu yapıyor.
İş güvenliği konusunda gerçekten Başbakan Davutoğlu’nun dediği gibi “zihniyet değişimi” şart. Ve buna iş güvenliği denetiminin merkezine güçlü sendika ve işçi denetimini koyarak başlamak gerekiyor.
Soma katliamında “kaza ve ölümler bu işin fıtratında var” diyen, ayan beyan ortada olan iş cinayetine tepki gösteren vatandaşa tekme tokat girişen bir hükümet yaklamışından, bu duruma gelinmiş olması herşeye rağmen önemli. Bunda kamuoyu tepkisinin ve duyarlılığının artmasının tayin edici bir rolü var. Şimdi sözü edilen önlemlerin siyasi bir kamuouyu oluşturma çabası düzeyinde kalmayarak hayata geçirilmesi de, çerçevesinin genişletilmesi de yine işçilerin, sendikaların ve kamuoyunun duyarlılık ve takibine bağlı.