Sektör neden sessiz?

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

 

 

 

Birkaç gün öncesinin haber arşivlerini tarayanlar eski İspanya Sanayi Bakanı Santiago Eguidazu'nun Türkiye konut sektörüne ilişkin "endişe" yüklü değerlendirmelerini okuyabilirler (Google sayfalarına 'konut sektörü kriz' yazarak girerseniz, bulursunuz!)
Mâlum, Avrupa Birliği (AB) üyesi İspanya'nın "finans damarını" patlatan krizin temelinde ne devlet, ne ekonomi yönetimi ne de sektör tarafından denetlenen "konut sektörünün" aşırı şişmesi ve sonunda "balonu" patlatması var. İspanya, AB ve küresel sistemden ülke ekonomisinin "sarnıçlarına" akan bol parayı inşaat sektörüne sevk ederek uzunca bir "saadet" dönemi yaşadı.
Ya şimdi? "Şimdi"yi İspanyol siyasetçi ve hâlen N+1 Yatırım Bankasının Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Eguizadu şöyle anlatıyor: "İspanya'daki kriz gayrimenkul sektöründen kaynaklandı. Bankalar 300 milyar avro finansmanı gayrimenkul sektörüne verdi. Sonuçta İspanya (ekonomisi) inanılmaz büyürken, oluşan balon patladı."
İyi de İspanya'dan bize ne! Bizim iş dünyası, siyasetçiler, kimi piyasa iktisatçıları hatta inşaat sektörünün "kanaat lideri" konumundaki kişiler, İspanya ile birlikte Yunanistan'ı silkeleyen, Portekiz'i, Brezilya'yı, İngiltere'yi sarsalayan, AB'nin geleceğini "avro bölgesi" ekseninde tartışmaya açan Avrupa kriziyle dalga geçip böbürlenmiyorlar mı?

Krizlerin anası konut balonu!
Küresel etkili malî ve ekonomik krizlerin yakın tarihi 1997 Asya, 2007 BD ve şimdilik son olarak AB ekseninde patlayan tüm krizlerin en azından bir tarafında kontrolsüz gayrimenkul yatırımlarının bulunduğunu anlatıyor. Konunun "akademik" açıklaması da var. Meselâ, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu'nun, ismini not etmeyi unuttuğum bir haber sitesinde yayımlanan şu sözleri: "Genellikle kapitalizmin aşırı üretim ve birikim sorunları konut sektöründe patlar."
İspanyol siyasetçi ve bankacı Eguidazo da ülkesinin yaşadığı konut kökenli mali-ekonomik krizi bir deneysel birikim olarak Türkiye'nin "yönetir ve düşünür sınıfına" aktarmaya çalışıyor. Kendi hükümetinin içine düştüğü aymazlığın faturası, halka yüklenen 30 milyar avroluk  finansal yapılandırma programı, gelir azalışı ve işsizliktir!
Konut sektörüyle el ele gelirine giderine pek bakmadan millete düşük faizle kredi  pompalayan İspanya bankalarını kurtarmanın bedeli bu. Eguidazo ardından diyor ki: "Türkiye'de de aynı sorun yaşanabilir. Konut sektörünün gidişatı İspanya'dakiyle aynı. Türkiye Hükümeti de aynı hataları yapmaya meyilli olabilir."  Bunlar siyasetin ve finans sisteminin "içindeki" bir yabancının Türkiye'yi yönetenlere ve konut sektörü unsurlarına dostane uyarıları.

Serbest piyasada kör uçuş
Bir yabancı siyasetçinin uyarıları da "bizimkilere" vız gelebilir. Ama, konut sektöründe başı boş, fizibilitesiz, hesapsız, talep projeksiyonsuz, afakî konut açığı sallamalarına dayalı "yatırım furyasının" Türkiye ekonomisinde yol açabileceği mali felâket konusunda "yerli" analizler, uyarılar da gittikçe artıyor. Tehlikeli gidişatın ipuçları sadece inşaat sektörü meslek derneklerinin raporlarında, akademisyenlerin analizlerinde, açıkça veya satır aralarında yer alıyor. Merak eden, kaynaklara girer, bulur, okur, durumu anlar.
Hadi, bu sektörel vaziyeti, Türkiye usulü kuralsız veya uygulanmaz kurallı serbest piyasa ekonomisinde konut sektörünün "kör uçuşu" olarak kabul edelim. Ve, "saadet zincirine" benzer bir finansman sistemiyle çalışan konut yatırımcısı şirketlerin, bol keseden  ucuz kredi dağıtan bankaların ve bu kredilerle konut edinmeye girişenleri, tercih ve kararlarıyla baş başa bırakalım. 1980'li yılların başındaki "banker krizini" de hatırlayalım!

Ama, iş bu kadar basit mi? Ekonomik büyümenin "tetikleyicisi" olarak bizzat hükümet politika ve destekleriyle yönlendirilen konut yoğun inşaat sektörü, gelinen noktada sadece  İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerde değil, Anadolu'nun diğer illerinde ciddi bir "arz fazlasıyla" karşı karşıya.
Konutta arz fazlası, bir yönüyle aşırı, hesapsız üretimse diğer yönüyle daralan talep ve finansman sorunu nedeniyle yatırımların durdurulması demek ki süreç son günlerde zora düşen ve "büyük" biline bir şirketle başlamış görünüyor. Arkası gelir mi veya gelecek mi?
Eh, bu soruya da ekonomik büyümeyi  inşaata emanet edenlerle, aralarındaki yoğun rekabet bir süredir tam sayfa gazete ilânlarında izlenen konut şirketleri cevaplasın.  Bu sektörün dernekleri, kanaat liderleri ve tabii ekonomi yönetimi ne günler için var!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013