Şehirlerimiz akıllanmalı...
AB Komisyonu’nun Ufuk 2020 Ar-Ge ve inovasyon programına 2014’te neden 92 milyon euro ödenek konuldu akıllı şehirlerle ilgili araştırmalar için?
AB neden eCall adlı bir uygulamayla, yeni model taşıt araçlarında bir acil durum olduğunda bunu yetkili makamlara otomatik olarak bildirecek bir iletişim sistemini Mart 2018’den itibaren yürürlüğe sokmaya hazırlanıyor ki şehirlerde trafik düzenine yenilikçi bir çözüm getirsin?
Neden AB’de açık veri kullanan imalat ve hizmet sektörünün yaratacağı değer 2020’de 75.5 milyar euroya ulaşacak? Neden bu miktar, 2016’ya göre yüzde 37 artmış olacak hesaba göre?
AB hükümetlerinin, vatandaşına “açtığı” veri sayesinde AB ülkeleri ne kadar tasarruf sağlayacak? Cevap: 2020’de toplam 1.7 milyar euro hesaplanıyor.
Ulaşımda oluşan veriyi vatandaşına “açan” AB hükümetleri, ulaşım ve nakliyede zamandan ne kadar tasarruf sağlayacak? Cevap: 629 milyon saat.
Yukardaki hesaplar, ekonomisini veri temeline oturtan, hesabını bilimsel yapan, ileri düzeyde bilgi toplumu niteliği kazanmış ülkelere özgü. (Hesapların ayrıntısını Deloitte, AB Komisyonu ve Parlamentosu’nun veri-bilgi dehlizlerinde gezinerek bulabilirsiniz.)
Bu bilgiler, daha kazanlar dolusu bilginin bir avucu bile değil. AB’yi oluşturan 28 ülke acaba neden akıllı şehir-açık veri konusuyla bu kadar ilgili? Cevabını biz bile biliyoruz: Dünya nüfusu, akın akın kırsaldan şehirlere doğru akıyor. Hele “gelişmekte” olan ülkelerde bu akın, hicret şeklinde. Şehir nüfusları artacak, artacak, nereye kadar? Hangi su, hangi yol, hangi gıda lojistiği bu akına yetişecek? Şehirleri daha akıllı yapmadan, oralarda yaşanamayacak. Buna bir de küresel iklim değişikliğini ekleyin. Kar, sadece Uludağ’da bitmedi. İsviçre’de bile buzullar santim santim eriyor. Çünkü kar orada bile yetersiz. Bir süre sonra yağmur da azalacak. Bu, kehanet değil.
Şişen şehirleri eski yüzyıl zihniyetiyle yönetmek mümkün olamayacak. Yenilikçi yöntemler, fikirler, uygulamalar bulunmazsa artan şehir nüfuslarını sürdürmek mümkün olmayacak. Hükümetler bu işte vatandaşıyla ortak hareket etmek zorunda. Bunun için, kamu verisini vatandaşa açıyorlar. Ona çare soruyorlar. Hızla ve çok açan var, yavaş açan var. Rusya da üyeyken G8 ülkeleri, açık veri uygulamasının, “bundan böyle” hükümetlerin fabrika ayarı olmasına 2013’te karar vermişti. Fransa, açık veri konusunda bakanlıklararası eşgüdümü sağlamak amacıyla bir Baş Veri Sorumlusu (Chief Data Officer) atayan ilk gelişmiş ülke oldu. ABD Yönetimi de aynı konumda olmasa da, Beyaz Saray’da görev yapacak bir Baş Veri Bilimcisi (Chief Data Scientist) atadı... Türkiye ise Küresel Adalet Projesi (WJP) 2015 Açık Devlet/Yönetim Endeksi’nde 102 ülke içinde 82’inci sırada. İndekste, yasalar ve kamu bilgisinin açık ve erişilebilir olması, bilgi edinme hakkı kullanımı, sivil katılım ve şikayet mekanizmaları konularında ülkeler sıralı. Sivil katılımda 102 ülke içinde 96’ıncı sıradayız.
Bizde ayrıca, “akıllı şehir” tanımına uygun şehrimiz olmadığı halde, akıllı şehir sözcüğünden geçilmiyor. Oysa akıllı şehir, birbirine bağlı, ölçümleme amaçlı kullanılan akıllı cihazlardan gelen verileri gerçek zamanlı ve geleceğe dönük yenilikçi karar süreçlerinde kullanan şehirdir.
Bizdeki durumu anlamak için Ankara merkezli Novusens Akıllı Şehir Enstitüsü, Türkiye Bilişim Vakfı, İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi’yle Mastercard ve Intel elele vererek bir Akıllı Şehirler Stratejisi hazırlıyorlar. Bunun ilk aşaması olarak Türkiye’deki durum saptaması, geçen hafta Hazırlık Değerlendirme Raporu’yla kamuoyuna sunuldu. Bu, bir ilk. Oluşacak bilgi, şehirlerimizin akıllanmasına yarayabilir, eğer yetkili makamlar “ilgilenirse.”