Şehir Vergisi, Turizm Payı’na kardeş olabilir mi?

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Ömer ŞENER - Vergi Müfettişi (İstanbul Büyük Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı)

Bu vergi türü bizim yabancı olduğumuz fakat çoğu turist eken yabancı destinasyonlarda uzun süredir uygulanmaktadır. Bu durumu benim keşfim ise Booking üzerinden rezervasyon yaptırırken gerçekleşti. Sistem konaklama bedeline ek olarak vergi talep ediyor fakat bu bedeli ödeme safhasında tahsil etmiyordu. Biraz araştırma yapınca bu durumun otel aracılığıyla giriş veya çıkışta alınabilen yerel yönetim vergisi olduğunu öğrendim. Sanırım bizdeki uygulama gecikmesi bu konudan da kaynaklanıyor olabilir. Çünkü ülkemizde bu verginin yasal dayanağı yok. Yasa koyucu harekete geçmeden yerel yönetimlerin eli kolu bağlı anlayacağınız. Diğer bir taraftan turizm payına kardeş derken şu eleştirileri duyar gibiyim; “Küçük kardeş uygulamada doğmamışken teoride yeni bir kardeşe gerek var mı?” Fakat bu verginin kabul edilebilirlik sırası ülkemize geldi diye düşünüyorum.

Şehir vergisi üzerinde aşağıda sıralanan şekilde birçok tartışma konusu oluşturulabilir;
- Bu verginin adı ne olmalı; yatak-konaklama-şehir-kültür-sürdürülebilir turizm vergisi?
- Verginin mükellefi sadece yabancı turistler mi olmalı yoksa yerli turistte bu kapsama dâhil edilmeli mi?
- Hangi bölgelerde uygulanmalı ya da uygulanmaya başlanmalı?
- Yüzdesel oran olarak mı yoksa sabit bir bedel üzerinden mi alınmalı?
- Havaalanı girişlerinde mi otel giriş/çıkışlarında mı tahsil edilmeli?
- Kısa vadede gelir kaybettirebilir olsa da uzun vadede kazandırır mı?
- Turizm payında olduğu gibi şirketler bu tutarı gider yazabilmeli midir?

İlk olarak bu verginin adı talep esnekliğini azaltmak için sürdürülebilir turizm şeklinde turistlere açıklanabilir. Çünkü yapılan araştırmalar dikkate alındığında turistlerin çevresel hassasiyetler ve sürdürülebilirliğe bakış açılarının arttığı bir süreçte isim, etki hissiyatsızlığı oluşturabilir.

Vergi mükellefiyeti açısından dünya örneklerine bakıldığında tabiiyet ayrımı gözetilmeksizin uygulanmaktadır. Ülkemizde de vergi adaleti ve tüketici hassasiyetleri dikkate alındığında örneğin müze girişlerinde olduğu gibi yerli-yabancı ayrımı yapılmaksızın uygulanabilir.

Bölgesel uygulanabilirlik ise turizm türüne ve turist tipine göre tutum farklılığının değişmesi açısından önemlidir. Çünkü deniz-kum-güneş odaklı Akdeniz ve Ege Bölgesi turistlerinin bu vergiyi ödeme eğilimleri düşüktür. Aksi odaklı diğer turist tipleri için örneğin İstanbul destinasyonu için bu verginin kabul edilebilirliği daha yüksektir.

Ödeme tutarının belirlenmesinde ise bölgesellikle bağlantılı olarak farklılaştırma yapılabilir. Ödeme eğilimi düşük Akdeniz bölgesi için düşük sabit bir tutar belirlenebilir yâ da talep esnekliği düşük İstanbul bölgesi için konaklama bedeli üzerinden belli bir oran belirlenebilir veya kişi başı sabit tutar belirlenip konaklama gün sayısı ile çarpılarak ta tahsil edilebilir.

Tahsilat kısmı önemsiz gibi gözükse de etki-tepkinin sıcak kısmı olma açısından önem arz etmektedir. Çünkü girişte tahsil yerine çıkışta tahsil tatil faydasının elde edilmesinden sonra katlanılabilirliği yükseltebilir. Örneğin: Portekiz bu vergi türünü 2’ye bölerek havaalanında şehir, otel çıkışında ise konaklama adı altında vergileme yapmaktadır. Bu tahsilat şekilleri bizim tahsilat zamanımıza ışık tutabilir.

Uluslararası ekonominin sıkıntıya girdiği, döviz ihtiyacının arttığı bir dönemde tok satıcıyı oynayıp turist kaçırma lüksümüz olamaz diye düşünülebilir. Fakat Türkiye’nin turizm rekabeti içinde olduğu ülkelerde hatta yanı başı rakibimiz Yunanistan’da bile bu vergi türü uygulanmaktadır. Hatta vergi rekabeti açısından Yunanistan ile paralel düzenlemeler yapılabilir.

Şirketlerin ilk artçı sarsıntılardan etkilenmemesi için geçici süreli bu gelir kalemine kısmi yüzdesel gelir istisnası ve yahut gider yazabilme fırsatı oluşturulabilir. Turizm payının mükellefi turizm üreticileridir. Burada üretici şirketlerin gider yazabilme fırsatı kendi harcamalarını giderleştirme açısından şehir vergisinden ayrılmaktadır. Fakat buradaki fikrin amacı bir yandan gelir kalemi oluştururken diğer taraftan üreticilerin rekabet gücünün azalabilir olduğu göz önüne alındığında kaybedilebilecek gelirden kaynaklı vergisel kayıp yaşamamaktır.

Gelir tutarına İstanbul ile bir örnek verecek olursak: bakanlık verilerine göre yabancıların İstanbul 2018 yılı geceleme sayısı 20 milyon; ortalama geceleme fiyatı ise 82 eurodur. Fiyat bedeli üzerinden yüzde 1 oran belirlense senelik gelir yaklaşık 16 milyon euro olur. Bu tutar da yerel yönetimlerde alt-üst yapı, ulaşım, restorasyon vb. unsurlar için önemli bir kaynak oluşturabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar