Şeffaflık ve açık veri
Evvel zaman içinde açık denizlerde korsanlar çoktu. Bugün de ara sıra rastlanıyor, ama eski zamanlardaki gibi değil. 500 yıl önce korsanlık bir meslekti. Denizlerdeki rüzgâr ve akıntı bilgileri arttıkça, ticari gemileri talan etme iştahı, becerisi de arttı. Bu, devletleri tüccarları zarara sokmaya başladı. Başta İngiltere olmak üzere ülkeler, korsanları “devlet memuru” yaparak denetim altına almayı düşündüler. En ünlü İngiliz korsanlar Francis Drake, Walter Raleigh, Henry Morgan, Kaptan Kidd, Edward Thatch (Karasakal) gibileri “Sir” ilan edildi. Hatta, Raleigh ile Birinci Elizabeth arasında aşk bile yaşandı. Beyazperdeye en son Clive Owen ve Cate Blanchett’la yansıdı. Diğerleri de kendi çaplarında film oldular. Akdeniz’de de Barbaros, Turgut Reis, Kılıç Ali Paşa var devlet hizmetine giren (Giovanni Dionigi Galeni’yken Osmanlıya esir düşüp Müslüman olan, 1571 İnebahtı’da donanmanın birazını kurtaran, o.)
Korsanlar “Sir” olunca, talanı devletle paylaşmaya başladılar. Ama bu işbirliği sürdürülemezdi. Ticaret daha artmıştı. Uluslararası hukuk oluşmaya başlamıştı. Deniz ulaşımında güvenlik gerekiyordu. Sonuçta 16 Nisan 1856’da Paris Deklarasyonu’yla korsanlık yasaklandı. Osmanlı Devleti de imzacılar arasındaydı. Zamanla, korsanlığa karşı yasal önlemler geliştirildi.
Küresel çıkarları uğruna, ülkeler nazlanarak da olsa anlaşmalara katılıyor. Bugün de G20; yolsuzluk, kara para aklama, vergi kaçakçılığı, off shore adreslerde gizlenen paralar gibi bir korsanlığa çözüm arıyor. Neden G20? Çünkü dünya ekonomisinin yüzde 85’ini, nüfusunun yüzde 75’ini temsil ediyor. G20’nin bu konudaki performansını izleyen bir STK var: Uluslararası Şeff afl ık Örgütü (TI). Geçen yılki G20 Zirvesi’nde, yolsuzluğun önlenmesine karşı liderlerin kabul ettiği 10 ilkenin başarı düzeyine bakan TI, karamsar bir rapor yayınladı. 20 ülke içinde en çalışkanı İngiltere çıktı. Diğerleri, arkalarda kaldılar. Türkiye en arkada.
Yolsuzluk, rüşvet, kara paranın ahlâki boyutu elbette önemli ama esas, ekonomik boyutu vahim. Dünyada her yıl 800 milyar ilâ 2 trilyon USD kara para aklandığı tahmin ediliyor. Rüşvetin belgesi olmadığı için, bu karanlık dünya hakkında veri kıt. Tahmini biraz aşan, gerçek veriye yaklaşan rakamlar ise güncel değil. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) yeni yayınladığı “Yasadışı Ekonomide Durum” (State of the Illicit Economy) raporunda bu konulardaki “en yeni” raporun tarihi 2010. Geri kalan bir düzine rapor 6-13 yıllık. Yolsuzlukla mücadele gerçek bir hedefse, mümkün olduğu kadar doğru verinin hızla toplanıp analiz edilmesi gerekiyor. Dünyada, veri toplama ve değerlendirmede sürekli yenilikçi yöntemler kullanılırken, bir “iç kanama” gibi ülke ekonomilerini zayıfl atan kayıtdışı ekonomi, bu hesabın dışında kalamaz. İşte bunu anlayan, demokrasisinde daha çok katılımcılık, yönetişim, şeff afl ık, hesap verebilirlik bulunan bazı ülkeler kamu verilerini vatandaşa açmakta bir sakınca görmüyor. Açık Veri konusu, onlar için bir fantezi değil. Sofistike bir jest veya vatandaşa lütûf değil. Açık Veri, vatandaşla devlet arasındaki ilişkiyi şeff afl aştıran, vatandaşın vergisiyle maaşı ödenen kamu görevlisinin (ödemesini devletten alan istisnasız herkesin) bu verginin nereye nasıl harcandığını açıklamakla yükümlü olduğu yeni bir dünya düzeni.
Nasıl ki korsanlık, döneminin büyük devletlerince karara bağlandı ve korsanlar tek tek yakalanıp yok edildi, yolsuzluk da Açık Veri ve onun ağabeyi Büyük Veri Analizi’yle yok edilemese bile azaltılabilir: Tükenmeye doğru giden dünya kaynaklarının bu son döneminde, küresel ekonominin biraz daha verimli olabilmesi uğruna.