Seçiyorlar, seçiliyorlar ama…
Cumhuriyet'in övünç veren kazanımlarını saymaya kalksak, "kadınlara seçme ve seçilme hakkı" ilk sıralarda yer alır. Cumhuriyet yurttaşı kadınlar bu haklarını 1930 ile 1934 yıllarında çıkarılan yasalarla kazandılar. 1930 yılında yerel yönetim seçimlerinde, 1934 yılında milletvekili genel seçimlerinde de ilk kez kullandılar.
Topluca ifade edersek, kadınların siyasete seçen ve seçilen olarak katılma hakkı diyebileceğimiz bu süreç 79 yıldır devam ediyor. Fakat, nedense yıl dönümlerine esas alınan yıl 1934. Başlangıç tarihini buradan başlatınca da yıldönümleri her yıl 5 Aralık'ta kutlanıyor.
Gelenek bu yıl da devam etti. 75'inci yıl dönümü çeşitli etkinliklerle kutlandı. Açıklamalar yapıldı. Bunların tümüne bakıldığında, kadının seçme ve seçilme hakkı önünde doğal olarak yasal engel bulunmadığı ancak hakkın kullanımı önünde sosyal, kültürel ve siyasal kökenli "görünmez ağların" varlığını sürdürdüğü görüldü.
Bir şey daha görüldü: Kadınların özellikle seçilme hakları siyaset kurumunun çeşitli alan ve kademelerinde "erkek egemenliğinin" kalın duvarlarını aşmakta zorlanıyor. 1935 yılındaki genel seçim sonucu TBMM'de 18 ile başlayan kadın milletvekili sayısının 2007 seçiminde ancak 50'ye ulaşabilmesi, bu zorlanmanın açık kanıtlarından biridir.
Etkinlik, sayı kadar önemli
Kadınların siyasete katılımı sorunu Türkiye gündeminin sürekli maddeleri arasında. Buna, kadınların sosyal, kültürel, ekonomik alanlarla birlikte, siyaset alanında "varoluş" sorunu demek de mümkün. Bu açıdan, ülkede "aktif" bir kadın hareketi "mücadele" içinde gelişiyor; gelecek için önemli bir tespittir.
Kadının iktidar ve muhalefet saflarında TBMM'de hak ettiği ağırlıkla temsili konusu da mücadelenin "stratejik" parçası. Kadın örgütlerince üretilen "literatür" bu talebin kazandığı önem ve önceliği göstermeye yeter.
Bugün TBMM'de görev yapan kadın milletvekili sayısı, CHP'li Özlem Çerçioğlu son yerel seçimlerde Aydın Belediye Başkanı seçildiği için, 49. sayısal yetersizliğin altını bir kez daha çizerken, mevcut vekillerin yasama faaliyeti içindeki konum ve etkinliklerine değinmekte yarar var.
Kadın vekiller elbette yasama faaliyetine katılıyorlar. Nitekim tüm vekillerin çeşitli konu ve alanlara ilişkin farklı sayılarda verdikleri yasa teklifleri var. Yazılı, sözlü soru önergeleriyle hükümeti denetlemeye çalışıyorlar. Meclis'in 13 ihtisas komisyonunda yer alıyorlar. Bu tabloya bakınca durum fena görünmüyor.
KA-DER'in araştırması
Türkiye'de "kadın hareketinin" aktif kuruluşlarından biri olan "Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği'nin (KA-DER) amacı, "Kadınların seçimle ve atamayla gelinen tüm karar verme mekanizmalarında eşit temsilini sağlamak." Bu konuda ciddi çalışma, araştırma ve etkinlikleri var.
Bunlardan biri, Aralık-2008-Nisan 2009 ayları arasında yaptığı "Kadın Milletvekilleri Profil Çalışması." Çalışmanın hedef kitlesi 2007 genel seçiminde Meclis'e giren 50 kadın milletvekili. Gerçi, anket destekli yüz yüze görüşme yöntemine dayalı bu çalışmaya 17 vekil katılmış. Ama, elde edilen bulgular, duruma ve geleceğe ışık tutar nitelikte.
Bulguların tümünü aktarmak mümkün değil. Ancak, kadın vekillerin siyasete aktif ve etkin katılımı konusunda yaşanan genel sorunlar, TBMM düzeyinde de hükmünü sürdürüyor. Kadınların politik katılımı açısından TBMM'de zorluklarla karşılaştıklarını belirten vekillere göre durum şu:
TBMM'de yaşadıkları zorlukların başında "erkek- egemen zihniyetin genel siyasette, partiler içinde ve TBMM özelinde gelenekselleşmiş ve yerleşmiş oluşu" geliyor. Buna ilâveten, kadının siyasi konulara, sorunlara ve çözümlere "bakış açısının" erkek egemen zihniyet dünyasında kabul görmeyişi de var. Bunlar kadın vekillerin yasama etkinliği önünde halen aşılması zor engeller olarak duruyor. Yani, 75'inci yılda da mücadeleye devam!