Seçimsiz 5 yıl büyük nimettir...
“Cuma ile Pazartesi arasında ne değişti ki ekonomi daha iyi bir yola girsin?”
“16 yıllık bir iktidar varken, dün yapmadığı neyi bugün doğru yapacak ki, ekonomideki sorunları çözecek?” “Seçim öncesindeki kadrolar şu anki ekonomik sorunlar için ne yapabildi ki, bundan sonra gelecek olan kadrolar ne yapacak?”
Muhalif bakış açısına sahip olan seçmenlerin, yatırımcıların bizlere en fazla ilettikleri sorular bunlar.
Evet, seçimde iktidar değişmedi.
Evet, devletin değişen yapısı dahilinde denge/fren mekanizmasının nasıl işleyeceğine dair bir deneyiyimiz henüz yok. Belki çok iyi olacak, belki istediğimiz gibi işlemeyecek. Bunu bilemiyoruz.
Ancak, geçen Cuma ile bu Cuma arasında çok büyük bir fark olduğunu gözardı etmemek gerekiyor.
Bu fark, seçimsizlik ortamı.
2013 yılından bu yana 5 senede 5 seçim yaptık. Bunun anlamı şu:
İktidarın sürekli olarak iktidarının sınandığı, muhalefetin ise umudunu tazelemek için sürekli iktidarı sıkıştırmaya çalıştığı bir politik ortam. Üstelik, aynı dönemde genel seçim süresinin 4 yıla düşmüştü. Başta hükümetlerin alışma süresi, sonda ise seçim yılı dikkate alındığında, icra süresinin neredeyse 2.5 yıla kadar düştüğü bir dönem kalıyordu.
Şimdi, yerel seçimi dışarda tutarsak, kendi isteği olmadığı müddetçe Cumhurbaşkanı’nın görev süresini 5 yıl boyunca kısıltmasını gerektirecek bir politik mekanizma yok.
Keza Meclis de ekstra bir gelişme olmaz, aritmetiği kilitlenmezse 5 yıl boyunca görevde kalacak.
Arka arkaya gelen seçimler, hükümeti sertleştiriyor, oy ile ilişkisini kurduğu büyüme gibi alanlarda frene basmasını engelliyor, bazen alınması gereken önlemlerin gecikmesine ya da oy kaybı nedeniyle alınamamasına neden oluyor.
Muhalefeti de aynı şekilde uzlaşıdan uzaklaştırıyor, onların da sertliğe sertlikle cevap vermeleriyle sonuçlanıyor. Sonuçta, beş yılı kutuplaşmalarla, uzaklaşmalarla, farklılıklar arasındaki mesafeyi daha da açmakla geçirdik. Rasyonel olanla tarafımız arasında seçim yapmamız gerektiğinde rasyoneli değil, hep tarafımızı seçtik.
Dolayısıyla kendi adıma şimdi 5 yıllık seçimsiz dönemi (yerel seçim hariç) çok büyük bir fırsat olarak görüyorum.
Önümüzdeki 5 yıl ekonomik uyarlamalar için yeterli
Bu beş yıl, daha önce fırsat bulamadığımız ekonomik uyarlamaları yapmak için yeterli bir süre. Gedikleri kapatmak, doğru zamanda doğru önlemi alabilmek, yapılması gerekenlerin oy bedeli olsa da bunu göze alabilmek için makul bir süre.
Çünkü gerçekten kısa ve orta vadeli olarak tıkamamız gereken çok fazla gedik var. Geçen hafta yazdık, borçlu şirketlerimiz var.
Hep konuşuyoruz, bunların bankalara sirayet edebilecek potansiyel riskleri var. Aşırı değer kaybetmiş bir para birimimiz var.
Servetini ülkesinde tutmamayı tercih eden bir varlıklı kesimimiz var. Varlığını burada tutanların ise kendi parasında tutmak istemediği bir iklimimiz var.
Bunları toparlamak için adım atmadığımız her gün bizim için kayıp. Önce hızlı bir şekilde hasar tespitini yapalım. Reel sektörümüzün sorunlu bilançosunun envanterini çıkartalım.
Risk profilinin ölçüsünü görelim. Nerelerin toparlanabileceğini, nerelere verilecek kaynağın boşa gideceğine bakalım.
Desteklendiğinde ekonomiye katkı sağlayabilecekler ile desteklense de katkısı olmayacak işletmeler arasına set çekelim.
Çıkardığımız reel sektör bilançosunu alıp, bankalarımıza stres testi olarak uygulayalım.
Olası sıkıntıda bankalarımıza ne kadar yük bineceğini, rasyolarını nasıl etkileyeceğini bilelim. Buna yönelik önlem gerekiyorsa, onu alalım. Kamunun düşük olan borç yükünü artıracaksak, bu kaynağı yapısal sorunlar için koruma alanı yaratmak adına kullanalım.
Popülizmden uzak duralım üretimi artırmaya çalışalım
Kaşıkla verip kepçeyle aldığımız popülizm politikalarından uzak duralım.
Üretimimizi nasıl artırabiliriz, bunun yollarına bakalım.
İhracatımızı kilo başına 2 doların üzerine nasıl çıkartabiliriz, bunun yollarını tartışacağımız çalıştaylar düzenleyelim. Buna yönelik katma değerli ürün üretebilecek işletmelerimize mikro destekler sağlayalım. Dış açığmızı azaltabilecek, destek sağlandığında o ürünü dışardan almamızı engelleyebilecek sektörlere özel önem verelim, üretimlerini destekleyelim.
Sermaye açığımız olduğundan hareketle, yabancı yatırımcılarla barışmamızı sağlayabilecek olan adımları hızla atalım. Doğrudan yatırımları destekleyebilecek tahsisleri, imkanları hızla sağlayalım.
Devlet yapısındaki değişimi, kamu kurumlarımızın yönetimlerini liyakate dönük görevlendirmeler için fırsat olarak kullanalım.
Kavgayı bırakalım.
İşimize bakalım.
Laf değil, iş üretelim.
“Ama”yı lügattan çıkaralım.
Kavgaya harcayacağımız enerjiyi, üretmek için kullanalım.
İdeolojimiz ne olursa olsun, bu ülkenin iyiliği herkesin işinin iyiye gitmesini sağlayacak.
Sorun olduğunda, şirketler battığında, işten çıkarmalar başladığında kimsenin, diğerinin ideolojisine bakacak fırsatı, şansı kalmayacak.
Bu fırsatı iyi kullanalım.
Çünkü dışarda.. Game of Thrones’da söylendiği gibi.. Winter is coming. Kış geliyor. Hazır olalım.