Seçimi kaybeden belli

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

İki gün sonra Türkiye çok önemli bir seçim sürecini noktalayacak. Aslında bu sıradan bir parlamento seçimi değil, ülke yönetim sistemi değişiyor. Getirilen sistemin zemini önce 2010 yılı, sonra 2017 yılı Anayasa referandumları ile atıldı. 2010 yılındaki Anayasa değişikliği ile anayasal kurumların başında yer alan yargı sistemi çökertildi, bugün adı terör örgütü olarak anılan (FETÖ), (bizler için her daim Cumhuriyet düşmanı olarak görülen) tarikata teslim edildi. Sonuç 2016 Temmuz Darbe girişimi oldu. Cumhuriyetçiler, İslamcı Sağ Blokun bundan ders çıkartacağını düşünürken, onlar Yeni Milliyetçi Cephe (YMC) oluşturdular ve 2017 yılı Anayasa değişikliği ile kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sisteme son verdiler.

Sistemin adı Cumhurbaşkanlığı olarak ifade edilse de, siyaset teorisi açısından büyük ölçüde Oligarşi Sisteminin özelliklerini taşımaktadır. Bu sisteme, ülkenin 2002 sonrası türeyen Oligarklar ve onlarla işbirliği yapan sermaye sınıfı da destek verdi. Bu kesim OHAL’i de çok sevdi. Çıkan küçük çatlak seslere karşı Hükümetin dile getirdiği gibi “grevler” ertelenerek” istikrar (onlara göre) devam ettirildi. Ancak unutulan iki olgu devreye girdi. Bunlardan ilki Türkiye’ye sermaye aktaran uluslararası sermayenin artık “sözleşme özgürlüğünün” ortadan kalkması ve “mülkiyet hakkının erozyona” uğramasından rahatsızlık duyması idi. Üstelik bu rahatsızlık ABD’nin faiz oranlarını yükselttiği, LIBOR faiz oranın bir yılda yaklaşık %30 arttığı bir dönem de ortaya çıktı.

İkinci olgu ise Gezi Eylemleri sırasında kendini gösteren yeni orta sınıf ve onun gençlik unsurlarının değişim isteğinin, klasik sağ-sol blokunun önüne geçmiş olması idi. Bu olguyu daha önce tespit etmiştik ve gelişimin ülkenin geleceği için çok sağlıklı olduğunu yazmıştık. (Bu gelişim elbette uzun bir süreçte olgunlaştı. “Ekonomide Masallar Gerçekler” (Efil Yayınevi, 2018) kitabımın önsöz ve sonuç bölümünü okuyanlar bu olguyu daha rahat özümsemiştir diye düşünmekteyim).

Bu iki olgu şimdi iyice yüzeye çıktı. Anayasa değişikliğinin mimarları YMC’nin önde gidenleri bile kendilerince yasalaştırılan İttifak Yasası, Cumhurbaşkanının Seçimi yönteminden ve yetkilerinden şikayet eder hale geldiler. Üstelik bunu daha henüz Anayasa tam uygulamaya geçmeden yapmaya başladılar.

Yaşananları gördükçe aklıma Süleyman Demirel geldi. Eski Cumhurbaşkanı 1970’li yıllarda 1961 Anayasası için “bu ülkeye bol geliyor” derdi. Ben de şimdi 2017 Anayasası için “bu ülkeye dar geliyor” diyorum. Bundan dolayı seçimin mağlubu “2017 Anayasası ve YMC’dir.” Seçim sonrası kim iktidara gelirse yapacağı ilk eylem tekrar Anayasa değişikliği olacaktır. Şu an ki muhalefet zaten bunu şimdiden dile getiriyor. Ola ki YMC iktidara gelirse ve de bu değişime karşı çıkarsa büyük hata yapmış olur. Yaşayıp göreceğiz.

Tüm aksaklıklara ve olmaması gereken kısıtlamalara (OHAL, medya baskısı gibi) rağmen İslam ülkesi olup da, hala seçimle iktidar değiştirme şansı bulunan tek ülke Türkiye. Bunu da O’na, Mustafa Kemal ATATÜRK’e ve Cumhuriyet Devrimine (devrimcilerine) borçluyuz. Oyumu atarken gözlerimin önünden yine Onlar geçecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019