Seçime "1" kala
Aylardır neredeyse konuşulan tek konu halini aldı, genel seçimler. Ömrü hayatımda pek çok seçime tanık oldum, oy kullandım, heyecanını yaşadım; ama hiç bu denli merakla beklenen bir seçimi hatırlamıyorum. Elbette ben bu yazımda, ne bir siyasi parti adı geçireceğim, ne de bir görüş belirteceğim; tek yapmak istediğim, seçimlerin ülke için öneminden ve bizlerin 7 Haziran'ı ve akabinde sonraki dönemi nasıl karşılamamız gerektiğine dair görüşlerimden söz etmek.
Seçimler, her şeyden önce demokratik yönetilmenin en temel koşuludur. İnsanlar, seçimlerde en doğal hakları olarak aday olabilirler; bunu ister bir siyasi partinin çatısı altında yapar, isterlerse bağımsız aday olma hakkını kullanırlar. Ancak güzel olan şudur ki, kişiler belli asgari şartları taşıdıkları taktirde her zaman seçilebilme şansına sahiptirler. Seçim sonucu iktidar partisi veya iktidara gelebilecek partiler belirlenir ve hükümet kurulur ve icraya başlarlar. Tabi tüm bu mevcut düzeneğin işlemesi için öncelikle ülkelerin bir seçim sistemini tercih etmeleri gerekir. Bir seçim sisteminin seçilmesi, Anayasa veya kanun koyucu iradenin önündeki en önemli siyasal tercihlerden biridir. Çünkü seçim sistemi, başta siyasal partilerin sayısı olmak üzere, siyasal sistemin birçok unsurunu derinden etkiler. Türkiye'deki seçim sisteminin en önemli unsuru ise, %10 barajıdır. Diğer bir deyişle, ülke genelindeki oyların %10 ve üzerini elde edemeyen bir siyasi partinin Meclis'te yer alabilmesi mümkün değildir. Bu doğru bir seçim sistemi midir, adil midir, demokratik midir gibi konular her zaman tartışmaya açıktır. Bu işte bir tek doğrunun olduğunu düşünmek çok da mümkün değil; doğru görecedir ve ülkeye ve millet iradesine göre değişkenlik gösterir. %10 barajının altında kalan siyasi partilerin oylarının Meclis'te yer alacak siyasi partilere dağılacak ve doğrudan onların koltuk sayısına eklenecek olması, elbette barajı çok daha kritik ve tartışılır bir hale getirmektedir. Türkiye 1945 yılı sonrasında çok partili hayata geçmiş ve o günden bugüne pek çok farklı seçim sistemini denemiştir. 1961 Anayasası'na kadar "Basit Çoğunluk" sistemini deneyen ülkemiz, 1964 yılında bu sistemden vazgeçmiştir.
7 Haziran'a sayılı günler kaldı; seçim sistemi her ne olursa olsun, üzerinde çok konuşulup tartışılan Başkanlık sistemi ile ilgili olarak gelişmeler nasıl gelişecek olursa olsun; biz seçmenlere düşen, gidip sandığa en demokratik ve bana göre birincil derecede önemli olan hakkımızı ve vazifemizi yerine getirmek, yani oyumuzu kullanmaktır. Ve yine bize düşen, sağduyulu bir şekilde; her düşünceye, her görüşe saygı göstermek, ülkemize ve kültürümüze yakışır bir seçim günü geçirmektir. Seçim sonucunda bilinmesi gereken en önemli unsur, ülkeyi yönetmeye aday birilerinin olduğu ve seçimin sonrasında bir hükümetin kurulacağı gerçeğidir. Demokrasilerde toplumlara düşen en önemli görev ülkede yaşayan insanların birbirine saygı göstermesi gerekliliğidir. Birbirimizin haklarına saygı göstereceğimiz, hangi dilden, ırktan, mezhepten olursa olsun, kırmayacağımız, yıpratmayacağımız bir ülke hepimizin en büyük hayali. Asla tahriklere kapılmadan, birbirimize kenetleneceğimiz ve başarı ile sonuçlandıracağımız bir seçim hayal ediyor, bize de bunun yakışacağını düşünüyorum.