Seçime günler kala depremin finansmanı özelinde ek vergi

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM [email protected]

Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır.” Franklin D. Roosevelt Gelinen nokta itibarıyla Millet İttifakı’nda sular durulmuş gözüküyor.

Adaylıkları daha önce çok defa tartışma konusu olan iki belediye başkanı ile ittifakın parçaları olan diğer siyasi partilerin genel başkanlarının beraberce Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağı madde (12. Madde) ittifak belgesine eklenince bu cephede tekrar birliktelik pozları verildi. Seçim tarihi de 14 Mayıs olarak Mükerrer Resmi Gazete’de yayınlandı. Ve Türkiye, artık resmen seçim sathı mahalline girdi.

Milletimiz için hayırlı olsun diyor ve seçmenin merakla beklediklerini birkaç maddede sormak istiyorum: Bakalım önümüzdeki 61 gün boyunca siyaset koridorlarından hangi sesler yükselecek? Cumhur İttifakı’nın ve Millet İttifakı’nın seçim vaadleri neler olacak? Önümüze nasıl bir ekonomik program sunulacak?

Kentsel dönüşüm ile ilgili kim daha gerçekçi planlar sunacak? Eğitim sistemi - eğitimde fırsat ve tabii ki erişim eşitliği, mesleki eğitimin geliştirilmesi, öğretmen niteliklerinin ve dolayısıyla eğitim niteliğinin artırılması, üniversitelerin demokratik bir yapıya kavuşturulması- ile ilgili düzenlemeler hangi siyasi partilerin seçim propagandasını oluşturacak?

(Toplumun yaklaşık yüzde 56’sı gençlerden oluşuyor, bu gençlerin de yaklaşık yüzde 67’si eğitim sistemini iyileştirebileceğine inandığı siyasetçiye oyunu verecek.) Evet, önümüzdeki günler bu soruların cevaplarını beklediğimiz ve gördüğümüz günler olacak olmasına da hepimizin bir anda uzaklaştığı “deprem ve depremin oluşturduğu ağır hasar” (hem bedenlerde, hem ruhlarda, hem de ekonomide oluşan ağır hasar) konusuna hızlıca dönmemiz gerekiyor.

Ben de geçtiğimiz hafta milletçe uzaklaştığımız deprem gerçeğine, bu defa “vergi yoluyla finansman” gündemiyle dönmek istiyorum.

Finansman ihtiyacında en önemli kalem vergi olacak

Depremin ekonomide oluşturacağı hasarın dışında, depremin yaralarını sarmak ve bir an evvel normal hayata ve normal üretime geçmek için gerekli alt yapı ve üst yapı faaliyetlerini tamamlamak için gereken miktar, bazı kaynaklarda 45 milyar dolar olarak hesaplanırken, kimi kaynaklarda oluşacak finansman ihtiyacının 80 milyar dolarları bulacağı ifade edildi.

Bu denli büyük bir finansman ihtiyacının toplanan bağışlarla karşılanamayacağı gerçeğinden de hareketle finansman kaynağı olarak en önemli kalemin vergi olacağı konuşulmaya başlanmıştı. Ve beklenen adım, cuma günü Borçların Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmesiyle birlikte atıldı.

Düzenlemeye göre, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilmek suretiyle, kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirim tutarları ile indirimli kurumlar vergisine tabi matrahları üzerinden, dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin yüzde 10 oranında; kurumlar vergisi istisnaları ile yurt dışından elde edilen ve en az yüzde 15 oranında vergi yükü taşıdığı tevsik edilen istisna kazançlar üzerinden ise yüzde 5 oranında tek seferlik ek vergi alınacak. 2023 yılı deprem vergisinin dikkat çeken özellikleri: Tek seferlik olması, Doğrudan bir vergi yoluyla tahsil edilecek olması, İndirim ve muafiyet üzerinden belli oranlarla yansıtılması, Ve tabii ki deprem bölgesi dışındaki illeri kapsaması. Geçen hafta itibarıyla kabul edilen ve depremin ekonomik hasarını finanse etmeye yönelik muafiyetler üzerinden çıkarılmış bu son vergi düzenlemesine ilişkin çeşitli itirazlar hemen gündeme geldi.

İtirazların en büyüğü; bu vergi düzenlenmesinin sadece kurumları kapsaması nedeniyle eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve yine geriye yönelik olarak alınacak olması sebebiyle de anayasaya aykırı olabileceği gerekçesi ile ileri sürüldü. Bu ve benzeri soruları Dünya Gazetesi Yazarı Zeki Gündüz “Vergi Polemikleri” köşesinden, geçmişteki örnekleri ile karşılaştırmak suretiyle cevapladı.

Vergiye itirazlar devam ediyor

Fakat, depremin finansmanına ilişkin oluşturulan vergiye itirazlar halen devam ediyor (Hatta Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları yaptıkları yoğun itirazla da kapsam dışında tutulmayı başardılar).

Yapılan düzenlemenin yatırım iştahı olanlar açısından güven zedelediği, yatırımı sorgulattığı, yatırım yapan ve bu dönemde nakit akışını yaptığı fizibilite doğrultusunda belirleyen yatırımcıların nakit akışlarının ciddi bozulacağı ve de ödeme takvimi açısından ilk taksitin nisan ayının içinde alınacak olması nedeniyle firmaların daha da sıkışacağı, konuşulan konuların en başında geliyor. İçinde bulunduğumuz durum olağanüstü şartların yarattığı bir durum. Ve herkesin fedakarlık yapmak isteyeceği de bir durum aslında.

Ama burada sanırım en çok itiraz edilen, verginin tüm tabana yayılmamış olması ve tabiri caizse oynanmış ve skorun açıklanması beklenen bir maçta geriye dönük olarak oyun kurallarının değişiyor olması. Şirketlerin nakit akışları pandemi ile birlikte ciddi hasar almışken, EYT şirketlerin finansman bütçelerinde ciddi bir yer tutacakken bir de bunun üzerine “bulunacak kaynak” bankaların ağzında değil artık midesindeyken, nakit yükü doğuracak her ekstra düzenleme şirketlerin itirazına sebep oluyor. Oluşan depremin hasarı büyük. Yeni bir yapılanma söz konusu.

Diğer taraftan yeni depremlere her an hazır olması gereken ülkemizde kentsel dönüşümün de hızlanması gerekiyor. Bunların hepsi için ise yüklü bir kaynak… Dolayısıyla bugün için değil ama seçim sonrası için tabana yayılmış bir ek deprem vergisi ile karşılaşılacağının kaçınılmaz gerçekliğine kendimizi hazırlamamız gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar