Seçim yolunda piyasalar

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI [email protected]

Düşük petrol fiyatları ve bol küresel likiditeyi arkasına alarak yıla güçlü bir başlangıç yapan Türkiye, risk iştahının bozulması ve yapılan politika hataları nedeniyle yeniden kırılgan beşli grubuna döndü. Petrol fiyatlarının dip noktasına göre %45’ten fazla yükselmesi ve ABD dolarının son 11 yılın zirvesine yakın seviyelerde seyretmesi Türkiye piyasalarındaki satışın şiddetini artırdı. 

Fed’in faiz artırım beklentilerinin ertelenmesi ve gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahının artması ile Nisan ayına güçlü bir şekilde başlayan Türkiye piyasaları doların güçlenmesi ile birlikte kazancının önemli bir kısmını geri verdi. Merkez Bankasının piyasalara verdiği likiditeyi azaltarak gecelik faizleri yukarı çekmesi kuru dizginlemek için yeterli olmayınca yabancı yatırımcıların portföy çıkışları 2,9 milyar dolara ulaştı. Serbest piyasa ekonomisinin ve demokrasinin hakim olduğu bir ülkede piyasaların tepkisi ve seçim anketleri bir barometre vazifesi görür. Piyasaların verdiği tepkiler ekonomi yönetimine yaklaşan fırtınanın öncü dalgaları karşısında ekonominin ne kadar kırılgan olduğunu gösterir. Benzer şekilde seçim anketleri ve seçim sonuçları iktidar ve muhalefet partilerinin neyi doğru neyi yanlış yaptığını gösteren bir karne gibidir. 

Yüksek betaya sahip Türkiye’nin küresel risk iştahında önemli bir bozulma yokken gelişmekte olan ülkelerden bu denli olumsuz ayrışmasında ekonomik göstergelerdeki bozulma başat rolü oynuyor. Ancak ekonomik gidişattaki bozulmanın da etkisiyle seçimlerden sonra oluşacak tablonun eskisine göre çok daha belirsiz olduğunu belirtelim. 

Açıklanan seçim anketleri bir kaç tanesi haricinde AKP’nin iktidarı kaybedeceğine işaret etmiyor. Uçlarda dolaşan anketleri çıkartıp ortalamasını aldığımızda HDP’nin meclise sınırdan girdiği ve AKP’nin %44,3 oy ve 279 milletvekili ile çoğunluğu sınırda sağladığı bir tablo ortaya çıkıyor. Son dakika sürprizi ile bir koalisyon hükümeti potaya girebilir. Buna karşın, HDP’nin meclise girememesi durumunda AKP 326 oy ile başkanlık sistemi için referandumu zorlar. 

Seçim öncesi sert iniş endişesi rahatsız ediyor 

AKP’nin oy kaybında ekonomideki yavaşlama ve işsizlikteki artışın hiç şüphesiz büyük önemi var. İç talepte ve ihracat pazarlarındaki yavaşlama gerekçesiyle 2015 yılı büyüme tahminimizi Şubat ayında %3,5’ten %3,0’e çekmiştik. Açıklanan beklenti anketleri ve şirketlerle yaptığımız görüşmeler tahminimizde aşağı yönlü risklerin arttığını gösteriyor. 

Seçim ve geçim arasındaki ilişki çok güçlü 

Ekonominin yavaşladığı bir ortamda seçimlere girmek hükümet yetkililerini rahatsız ediyor. Endişelerinde haksız değiller. İşsizlik ve enfl asyonun toplamından büyümeyi çıkartarak hesapladığımız mutsuzluk endeksi 2011 yılından beri gördüğü en düşük seviyeye geriledi. Son dört yılda Türkiye’de enfl asyon ve işsizlik gelişmekte olan ülkelerden çok daha fazla artarken, büyüme daha sert bir şekilde yavaşlıyor. Yaptığımız çalışmaya göre AKP’nin 2011 genel seçimlerinde %50’ye ulaşan halk desteği 2015 yılında %43,5’ e geriliyor. 

Son dönemde görülen oy kaybına rağmen görece zayıf tek parti AKP iktidarı %60 ihtimal ile halen ana senaryo. Ancak AKP’nin başat oyuncu olduğu bir koalisyon hükümetine verdiğimiz %20 ihtimal küçümsenmeyecek bir risk oluşturuyor. Doğrudan başkanlık ve AKP’siz koalisyon ihtimalleri halen çok düşük (%5,0). 

Seçim yolunda seyir nasıl olur? 

Piyasalar arkasında güçlü halk desteği olan ve doğru ekonomi politikalar uygulayacak iktidarları seviyor. Tek parti iktidarları tercih ediliyor. Ama bu yükseliş için yeterli koşulu sağlayamıyor. Asıl önemli olan doğru politikalar uygulayacak bir iktidar olması. Görüşümüzü desteklemek için gelişmekte olan ülke piyasalarından örnekler verelim. 

Dünya örneklerine bakalım. 2014 yılında Türkiye’nin de içinde olduğu kırılgan beşli grubunda ve Rusya’da seçim yapıldı. Rusya, Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye’de siyasi tablo değişmedi. Endonezya ve Hindistan’da ise iktidar yapısal reform vaat eden partiler tarafından ele geçirildi. Piyasa tepkisi iktidarın değiştiği yapısal reform vaat edilen Endonezya ve Hindistan’da olumlu oldu. Statükonun korunduğu Brezilya ve Rusya satış yerken, Güney Afrika dünyaya paralel bir seyir izledi. 

Esas meselemize dönelim. Türkiye piyasalarının en kötü performans gösteren üç gelişmekte olan ülke arasında yer alması seçim sonuçlarına yönelik bir belirsizlikten değil, seçimler sonrasında oluşacak yeni hükümetin önceliği piyasa dostu ekonomi politikalar ve yapısal reformlara vermeyeceği şüphesinden kaynaklanıyor. Gelişmekte olan ülkeler ile karşılaştırarak yaptığımız kırılganlık analizi bu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye kırılganlığını azaltmak için 2010 yılından bugüne oldukça yol aldı. Ama halen fay hattına çok yakın bir konumda bulunuyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019