Seçim sonrasında yurtiçi piyasalarda hava olumluya döner mi?
Piyasalarda stres ön planda kalmaya devam ediyor. Dış tarafta, önemli gelişmiş ülke merkez bankalarının normalleşme adımları, kademeli de olsa, uluslararası finansman maliyetlerini artırıcı ve likidite miktarını azaltıcı etki yaparak gelişmekte olan ülkelere, özellikle de dış finansman ihtiyacı yüksek olanlara, yönelik risk iştahını azaltmakta. Ayrıca, yakın dönemde ABD – Çin arasında artan dış ticaret gerginliğinin daha büyük çapta bir ticaret savaşına dönüşme riski de küresel büyüme ve ticaret hacmi açısından önemli bir risk oluşturmakta. Kasım’da ABD’de yapılacak olan ara seçimler yaklaştıkça ABD Başkanı Trump’ın popülist söylem ve eylemlerini artırma olasılığı da göz ardı edilmemesi gereken potansiyel risk unsuru.
İç tarafta, piyasalar seçimlere kilitlenmiş durumda. Meclisin dağılımı 24 Haziran akşamı netleşmiş olacak. Ancak, Cumhurbaşkanlığı seçiminin aynı tarihte yani 1. turda sonlanma ihtimali olduğu gibi 8 Temmuz’da 2.Tur oylamaya gidilme ihtimali de mevcut. Bu oylamanın 2. Tura kalıp kalmayacağından ziyade oluşacak meclis yapısı ile seçilecek Cumhurbaşkanının Meclis’le uyumlu çalışabilirliği en önemli konu. Orta vadede temel makroekonomik göstergelerin seyri açısından seçim sonrasında oluşacak siyasi tablo ve uygulanacak olan ekonomi politikası bileşimi (para ve maliye politikası) son derece kritik. Yakın dönemde TL’de gözlenen sert değer kayıpları ile para politikasında gecikmeli de olsa yapılan güçlü sıkılaşma yılın ikinci yarısında ekonomik büyüme üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturacak. Ayrıca, yakın dönemde yüksek seyreden cari açık ve enflasyon tarafında gözle görülür normalleşme/düşüş eğilimi yüksek ihtimalle 3. Çeyrek sonlarına ait verilere kalacak (verilerin gecikmeli açıklandığını da göz ardı etmeyelim). Ek olarak, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının da seçim sonrası oluşacak tabloya göre aksiyon alabileceklerine yönelik açıklamalar yaptığını da not edelim.
Seçimler sonrasında yurtiçi piyasalarda hava olumluya döner mi sorusuna gelecek olursak; hem evet hem de hayır diyebiliriz. Seçimlerin sona ermesiyle birlikte mevcut durumda belirsizliğe yol açan önemli bir unsurun geride bırakılacak olması bile tek başına kısa vadeli piyasa tepkilerinin olumlu olmasını sağlayabilir. Olası tepkinin kalıcı bir pozitif ayrışmaya dönüşebilmesi açısından temel belirleyici yılın ikinci yarısında beklenen yavaşlamanın, piyasa gerçeklerine uygun, uyumlu ve başarılı bir politika bileşimiyle yönetileceğine yönelik güven veren bir tablo oluşması olacak. Ancak, temel ekonomik göstergeler ile küresel dinamiklerin de piyasaların seyri açısından önemli belirleyiciler olduğu ve dış dinamiklerde gelişmekte olan ülkelerin aleyhine esmekte olan rüzgâr nedeniyle, seçim sonrasındaki dönemin bizim özelimizdeki gelişmelerden bağımsız olarak gelişmekte olan ülke piyasalarının geneli açısından pek kolay olmayacağını da not etmek lâzım.