Seçim sonrasına ciddi sorunlar aktarılıyor
Şu sıralarda "ekonomi nasıl" sorusuna büyük ölçüde olumlu yanıt veriliyor. Gerçekten de küresel krizin etkilerini atlattıktan sonra Türkiye ekonomisinin performansı ve dolayısıyla görünümü de oldukça iyi oldu. Olumlu görünüm Türkiye ekonomisi ile ilgili değerlendirmelerin de olumlu olmasını sağladı. Beklentiler adeta tavan yaptı.
Kriz çıkışında büyüme temposunun hızlı olmasının yanısıra kamu mali dengesinin korunduğunıun, seçime rağmen kamu alanında popülizme kayma isteğinin olmadığının, enflasyonun düşük düzeyde seyredeceğinin anlaşılması görüntünün düzgün, değerlendirmelerin olumlu olmasında ve beklentilerin tavana vurmasında rol oynadı.
Süreci dikkatli izleyenler bu olumlu görüntünün ve iyiserlik patlamasının sürdürülmesinde sıkıntılar olduğuna önceden işaret etmeye başladılar. Ben de kendi hesabıma bu tür bir kaç yazı yazdım.
* * *
2010 yılında büyümenin hızlı olması kuşkusuz önemli bir performans başarısı olarak değerlendirildi. Hele büyümenin yılın son çeyreğinde daha da hızlanmış olduğunun anlaşılması değerlendirmeleri ve beklentileri daha da yükseltti. İktisadi büyümenin hızlı olması olumlu bir gelişme tabii. Ama bunun da bir sınırı olduğu, ekonominin sürdürülebilir büyüme performansının kendi potansiyeli tarafından sınırlandığı biliniyor.
Bu bağlamda değerlendirildiğinde 2010 yılındaki büyüme hızının Türkiye ekonomisinin potansiyeline kıyasla çok yüksek olduğu görülüyor. Dolayısıyla önümüzdeki aylarda büyüme hızında bir yavaşlama olması kaçınılmaz. Büyüme yavaşlamazsa ekonomi hızla ısınacak ve oyunun karakolda bitme olasılığı ortaya çıkacak. İktidar seçim öncesinde karakola düşmeyi istemeyeceği için ekonomiyi yavaşlatma işini seçim sonrasına bırakacak gibi görünüyor.
* * *
Büyümenin yanısıra ekonominin dış dengesizliğinin ulaştığı boyut da sürdürlebilir ölçekte değil. 2010 yılı sonu itibariyle GSYİH'nın yüzde 6.6 sı boyutuna ulaşmış olan cari açık yeni yılın ilk aylarından itibaren daha da hızlanarak büyüyor. Cari açıktaki artış temposunun sürmesi halinde ciddi sıkıntı doğuracağı görülüyor. Bu da seçim sonrası için ciddi bir sorun.
Cari açıkla bunun finansman boyutu el ele yürüyen gelişmelerdir. Dış finansmanın mevcut olması bir anlamda cari açık oluşabilmesine imkan verir. Cari açığı finanse eden sermaye girişinin hacmi kadar gelen sermayenin kalitesi de önemlidir. Finasman kaynakları içinde borçluluk yaratmayan sermaye girişinin (örneğin doğrudan yabancı yatırımlar) payı ne kadar büyükse söz konusu kalitenin o kadar düzgün olduğu kabul edilir. 2010 yılından bu yana ekonomiye giren dış kaynak hacminde bir sorun olmadı. Hatta fazlası bile geldi. Ancak bu sermaye akışının kalitesinde ciddi sorunlar oluşmaya başladı. Türkiye ekonomisi adeta hızla büyüyen portföy yatırımı ve dışarıdan borçlanmanın istilası altında kaldı.
Portföy yatırımı da borçluluk yaratan bir dış kaynak değil ama sıcak para da denen bu finasman kaynağının ciddi riskler taşıdığı biliniyor. Bu risklerin sonuçta ne tür sorunlar yarattığını en iyi bilen ülkelerden birisi de biziz. Bugün itibariyle de yoğun sıcak para girişi olası bir kriz de dahil ciddi riskler üretiyor.
Dış kaynak girişinin artışı içeride banka kredilerine yansıyıp, talep artışını canlı tutuyor. Artan kredi imkanı ve canlı talep ithalatın alışılmışın ötesinde hızla artmasına neden oluyor. Hızlanan ithalat cari açığın daha da büyümesine yol açıyor. Sorun kendi içinde çoğalarak büyüyor.
Dikkat ederseniz burada kısır döngü oluşuyor. Ekonomin görüntüsünün düzgün, beklentilerin olumlu olması dış kaynak girişini arttırıyor, bu krediler yoluyla ithalatı ve cari açığı besliyor, büyüyen cari açık ekonomiye daha fazla sermaye girişini gerektiriyor, fazla sermaye girişi kredileri daha da şişiriyor, döngü böylece sürüp gidiyor. Bunun da sürdürülebilir bir süreç olmadığı açık. Bu döngü seçim sonrasının en ciddi problemi olmaya aday.
Şu anda ekonominin görüntüsü hala düzgün. Ama sorunlar da böyle. Seçimden sonra işi devralacak yeni hükumetin işinin oldukça zor olacağı anlaşılıyor.