Seçim sonrası senaryolar…
Serhan Yenigün / Finansinvest
Seçim sonuçlarını anketler aracılığıyla öngörmeye ve fiyatlamaya çalışan piyasalar için bugün son gün. Genel olarak anketlere bakıldığında tek parti iktidarına kesin gözüyle bakılıyor. Önceki seçim dönemlerinde "siyasi istikrar" algısı ile piyasaları destekleyen bu parametre bu sene etkisiz görülmekte. Bu sene yatırımcıların asıl merak ettiği konunun seçimden birinci çıkması beklenen partinin kaç sandalye elde edeceği ve meclise kaç parti gireceği etrafında şekillendiğini görüyoruz. Burada farklı senaryolar var, ancak özetle birinci partinin 330'un altında ya da 367'nin üzerinde bir sandalyeye sahip olması zayıf ya da aşırı güçlü iktidar şeklinde yorumlanarak yurtiçinde yatırımcıların satış tarafında geçmesine neden olabilir. 330 ila 367 arasında bir sandalye sayısı ise piyasalar için nötr ya da pozitif yorumlanacaktır.
Yukarıdaki gelişmeler piyasalar için kritik ancak tek parametre değil. Yurtiçinde artan cari açık, yükselen enflasyon, ötelenen not artırımı beklentileri, MB'nin munzam karşılıkları artırmaya devam etmesi gibi ekonomi odaklı problem ve gelişmelerin bir baskı unsuru olabileceğini düşünüyoruz. Özellikle cari açıktaki artışın TL ve TL varlıklar üzerinde ne kdaar yük yaratacağı ve ne süreyle baskı oluşturacağı kritik bir konu. Ek olarak, seçim sonrası "yeni anayasa" ya da "başkanlık sistemi" gibi konularda artmasını beklediğimiz tansiyon da ajanda da bekleyen bir risk unsuru.
Yurtdışına baktığımızda ise, Avrupa'da devam eden mali sıkıntılar, Asya'da sıkılaşma sürecinin emtia fiyatlarını baskılaması ve gelişen ülke piyasaları için risk yaratması, ABD'de ise FED'in gevşek para politikalarını şimdilik durdurması ile önümüzdeki aylarda sıkılaşmanın gündeme gelecek olması piyasalar için genel görünümü olumsuz etkiliyor. ABD'den gelen son veriler büyümenin zayıf seyrettiği, istihdam ve konut segmentlerinde de düzelmenin henüz istenen düzeyde olmadığı yönünde. FED'den gelen son açıklamalar ise bu ay sona ermesi beklenen 600 milyar dolarlık tahvil alım programı sonrasında yeni bir ek parasal gevşeme programı uygulanmayacağı yönündeydi. Henüz ekonominin yeterince güç toplamadığı, FED'in ise desteğini azalttığı bir dönemde büyümede görülen yavaşlamanın derinleşmesi küresel risk iştahını da olumsuz etkileyecektir. Konunun ekonomik boyutu dışında piyasa açısından bakarsak, FED'in uzun süredir devam eden "ucuz para - yüksek likidite" dönemine son vermesinin emtia ve hisse senetlerine yönelen sermayeyi de etkilemesini bekleyebiliriz.