Seçim molası biterken

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Seçim konjonktürünün nihayet sonuna geliyoruz. Demokrasinin bu hayati unsuru, bizim gibi geçiş toplumu aşamasını bir türlü tam anlamıyla geçemeyen ülkelerde bazı açılardan bir maliyet yaratıyor. Hedef, nüfus ve seçmen çoğunluğunun beğenisini ve oyunu kazanmak olduğundan özellikle ekonomik gündemin ağırlıklı başlıkları propaganda tartışmalarına yeterince yansımıyor. Temel yapısal sorunların çözümü için gerekli reformist ve cesur politikalarda alternatif önerilerin ne olduğunu tam olarak anlayamıyoruz. Doğal olarak akıllardan çok duygulara seslenen ve tasarlanan politikaların muhtemel külfetlerine değinmeyen, sadece geniş kitlelere çekici gelebilecek taraflarını öne çıkaran vaatlere yoğunlaşmış bir mesaj yarışı söz konusu. Yine de bu dönemin nispeten kısa tutulması, temel gündeme fazla gecikmeden dönülmesine imkan sağlayacağı için sevindirici sayılabilir.

Seçim ve gündem kopmamalı

Aslında bize kalırsa seçim sürecinin yüzeysel polemiklere yoğunlaşması, sistemin oturduğu, yapısal sorunların aşıldığı gelişmiş ülkelerde daha fazla anlaşılabilir. Çünkü böyle ülkelerde politika tartışmaları, mevcut durumda köklü dönüşümler yaratmaktan ziyade şu veya bu toplumsal kesimin çıkarları açısından lehte ya da aleyhte gelişmeler öngörmeyi dayatır. Oysa büyüme potansiyeli yüksek ancak yapısal zaaflara sahip ülkelerde iç dinamikleri geliştirmeye, üretim kapasitesini, verimliliği ve rekabetçiliği desteklemeye yönelik politika ve reform tasarımları sadece belli kesimlerin değil, toplumun bütününün geleceği ve refahı yönünden olumlu bir içerik taşır.

Sözgelişi yatırım ve istihdamı artırmayı, eğitim sistemini ve üniversite yapılanmasını geliştirmeyi, girişimcilik ve yenilikçiliği desteklemeyi hedefleyen program ve politika tasarımları, siyasal önceliklerle çelişmez. Aksine daha bilinçli ve kalıcı bir seçmen desteği kazanılmasını sağlar.

Öte yandan gelişmiş ülkelerdeki toparlanmanın yavaşlığı, bölgemizde ve bazı yükselen piyasalarda artan belirsizlik ile birlikte küresel fonlar için yön arayışını hızlandırmışken, Türkiye'nin doğrudan yatırımlar için öncelikli bir hedef, çekici bir yatırım yeri olmasının nasıl sağlanacağı, hem kaynak ihtiyacındaki yerli işletmeler, hem de iş ve gelecek kaygısı içindeki genç nüfus için çok önemli bir taahhüt konusu olabilir.

Kitle desteği ve reformlar

Hatta vergi gibi ilk bakışta sevimsiz sayılan bir alanda bile, kitlelere yani seçmen çoğunluğuna ters gelmeyecek fakat aynı zamanda yapısal reform niteliği taşıyan konular var. Bunların başında da istihdam maliyetinin azaltılması geliyor. Bir yandan işsizlik oranını, diğer yandan işletme maliyetlerini düşürücü etkisiyle rekabet gücünün yükseltilmesini sağlayacak böyle bir gelişme, aynı zamanda bir başka yapısal darboğaz olan kayıtdışının aşağı çekilmesinde de çok olumlu bir etki yapacaktır. Bunun sağlayacağı kitle desteği, kamu finansmanı açısından ortaya çıkacak kaybı telafi edecek düzenlemelerin (örneğin ortalama vergi beyanlarını artıracak denetim ve yönetim etkinliğinin arttırılması ya da kentsel rantların kavranması gibi tedbirlerin) doğurabileceği tepkiler ile kıyaslanmayacak kadar yüksek olacaktır.

Yine bir türlü tutarlı bir sistematiğe kavuşturulmayan ve stratejik önceliklere yönlendirilmeyen teşvik sisteminin cari açık ve düşük verimlilik gibi rekabetçiliği köstekleyen yapısal zaafları giderecek yönde düzenlenmesi, üretim ve istihdam kapasitesinin arttırılması açısından toplumsal destek bulacaktır.

Seçim sonrasını kestirebilmek

Ancak görünen o ki ne toplumsal talep seçim tercihlerinin bu türden bir içeriğe bağlanmasını dayatıyor, ne de siyasal yetki isteyenler temel sorunları nasıl çözecekleri konusundaki tasarımlarını anlatıp kendilerini bağlamak istiyor. Bu durumda seçmen tercihlerini belirleyecek olan, kısmen kültürel faktörler, kısmen de değişik siyasi örgütlerin geçmiş performanslarına ilişkin kanaatler ile sınırlı bir çerçeveye sıkışıyor.

Seçim sonrasında zorunlu olarak hızlanacak eylem programını şimdiden kestirmek oldukça zor. Bilinen şeylerden biri, yetki yasası kapsamında kamu yönetiminde bir yeniden yapılanmaya gidileceği. Yeni yapının ekonomide, mali yönetimde ve piyasalarda etkinlik ve verimlilik yönünden olumlu bir etki yapıp yapmayacağı belli değil. Oysa ülkenin ihtiyacı, artık mümkün olduğu kadar çok şeyin önceden belli olması…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019