Seçim iklimi iklimin zor seçimi

Mine ATAMAN
Mine ATAMAN Dünya israf atlası [email protected]

Bugün 50 yaşında olan çiftçiler (çiftçilerin yüzde 80’i) ortalama 70 yaşına geldiklerinde tarımı bırakacaklar. Basit bir hesapla 40 yaş altı genç çiftçi oranı yüzde 17 olarak kalırsa, 20 yıl içerisinde çiftçi sayısı 500 binin altına düşecek.

Kredi Kayıt Bürosu 2022 Tarımsal Görünüm Saha Araştırma Raporu’na göre çiftçilerin yüzde 86’sı 40 yaş üstü. 20 yıl sonra tarımsal faaliyetleri kim yapacak. Yere göğe sığdıramadığımız, pamuklara sardığımız Z kuşağı mı? Ölçek ekonomisinin kazananı holdingler mi? Yerel seçimlerde adayların iklim projeleri geçtiğimiz yıllara göre arttı.

Murat Kurum’un Siztem İstanbul'unda “iklim dostu İstanbul” var. Biyolojik arıtma, atık yakma tesisleri, tüm gri suları sisteme kazandırma hedefleri iklim vaatlerinden. Colorado Üniversitesi Çevre Ekonomisti Matthew Burgess’in yaptığı çalışmaya göre; seçmenlerin yüzde 5’inin oy tercihinde en önemli kriter iklim projeleri. Acaba Türkiye’de oran nasıl? Kampanyaların ortak paydası, tarım ve çiftçiler.

“Köylerimize; tohum, gübre, yakıt, büyükbaş/küçükbaş hayvan, makine, teçhizat ve sulama noktasında doğrudan destek paketleri sunacağız” söylemleri, "tarımda çok büyük sorun mu var?" sorusunu akıllara getiriyor. Bilim insanları, amonyak salgılayacak bir toprak bakterisi tasarladı. Yakın gelecekte topraklarda endüstriyel gübrenin yerini tasarım mikroplar, biyogübreler alacak, biyoteknoloji dörtnala.

Türkiye örtü altı tarımda Avrupa’da ikinci, dünyada 4. Bakanlığın 2020 jeotermal seracılık fizibilite raporuna göre; 20 dekar alandaki yatırımın ortalama tutarı 8 milyon TL, yıllık işletme gideri yaklaşık 2,5 milyon TL. 25 yıl boyunca net 31,8 milyon TL kar elde etmek mümkün. Küçüklerin bu büyüklükte yatırımı yapması mümkün değil. Mikro destekler yerine her köyden 10 gence toplu halde bir sera desteği verilse, daha efektif olmaz mı?

Zira, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın, dediği gibi; “Serada üretim yapanlar 365 gün boyunca sadece Türkiye’yi değil, dünyayı besleyebilir." Bilimsel çalışmalar, icatlar çoğu zaman ilerlemenin itici gücü olmaya yetmiyor. “Ateş düştüğü yeri yakar” atasözünden olsa gerek deneyimlemediğimiz hiçbir soruna çözüm üretemiyor, çöp sorunların içinde operasyonculuk oynarken geleceği ıskalıyoruz.

İklimin bin bir felaketi, kırsaldaki yapısal sorunlar tarımı, beslenme kültürünü altüst ediyor, ruhumuz tıkırında. Toplumsal sorunlara bakışımız, “Keyfimiz ellere dert oldu, kolpalık yapan mert oldu” kafiyeleriyle örülü. Seçimlerimizin coşkusu "haşlanmış kurbağaya ninni” kıvamında. Türkiye belirsizlikler içerisinde başarı hikâyeleri yazmaya çalışırken, Çin gibi ülkeler, iddialı ulusal politikalarla geleceği derinden inşa ediyor.

Geçtiğimiz yıl 210 gigawattlık güneş paneli kurdu, ABD’nin toplam kurulumunun iki katı, 2026’nın sonuna kadar 1000 gigawattlık güneş enerjisi kurulumu hedefliyor, dünyanın sahip olduğunun iki katı. Dünya Nükleer Birliği’ne göre Çin’de 26 nükleer enerji santrali inşa ediliyor, amacı Rusya’nın lider olduğu nükleer enerji pazarına hâkim olmak, teknoloji ihracatı yapmak. Çinli elektrikli otomobil üreticisi BYD, Tesla’yı geçti, şirketin entegre üretim modeli ve tedarik zinciri çok pratik.

Kendi pillerini üretiyor, fiyatı 10 bin dolardan daha düşük. Küresel elektrikli araç satışlarının yüzde 60’ı Çin’de. Çin'in GSYİH'sı son 20 yılda yüzlerce kat artmasına rağmen karbon ayak izi sadece iki kat arttı. Ezcümle; dünya bugünün sancılarıyla kıvranırken geleceğe kök salıyor, biz de işler "göç yolda düzülür."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar