Seçim gecesi yaşananlar ve hatalar

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 [email protected]

Bu köşede epey uzun zamandır konusu siyaset olan bir yazı yazmıyorum. Eskiden seçim dönemlerinde parti kampanyalarını, liderleri ele alır, pazarlama açısından neyi iyi yapıp yapmadıklarından söz eder, stratejilerini analiz ederek konuyla ilgilenenler için bazı sonuçlar çıkarmaya çalışırdım. Ancak aşırı kutuplaşma ve siyasetle ilgili yazılan hemen her şeyin aşırı derecede tepki çeker hale gelmesi uzun süredir bu tür yazılardan vazgeçmeme neden oldu. Ancak 24 Haziran milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimleri sırasında ve sonrasında yaşananlar, bu yazıyı yazmamı zorunlu kıldı.

Seçimin ertesi günü, belki Twitter kullananlarınızın önüne düşmüştür; cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye hitaben, “Sayın @vekilince bugün 12:00'deki basın toplantınızı izledim. Eğer orada olsaydım dün geceyle ilgili size bazı sorular sormak isterdim. Oradaki arkadaşların sormadığı, cevabını da şimdiye kadar bir yerlerde göremediğim sorularım aşağıda...” diyerek dokuz adet soru sıraladım. Soruları burada tekrar etmiyorum görmeyenler Twitter’da @guventurks hesabıma girerek 25 Haziran’da yazdığım tweet zincirini görebilirler. Beni bu yazıyı yazmaya zorlayan neden ise bu tweetlerin paylaşılma sayısı ve hızı oldu. Akşamüstü saatlerinde yazdığım bu zincirin ilk halkası birkaç saat içinde 800 bin görüntülenmeye ulaşırken ertesi gün bir milyonu ve üç günün sonunda 2,5 milyon görüntülenmeyi aştı. Yazdığım her bir tweetin görüntülenme sayısı 800 bine yaklaşırken 11 twitten oluşan zincirin toplam etkileşim sayısı 370 bini, beğeni sayısı 116 bini, retweetlenme sayısı ise 34 bini geçti. Bunlar Twitter’daki postların altında yer alan basit istatistikler. Twitter’da toplamda kaç kişiye ulaştı ve kaç kişi tarafından paylaşıldı bilmiyorum.

Sizlerle bu sayıları ne kadar çok etkileşim aldığımı göstermek için paylaşmıyorum elbette. Bu sayılar, seçimin ertesi günü CHP’li seçmenler başta olmak üzere, muhalif parti ve adaylara oy veren insanların, seçim gecesi ve ertesi gün yaşananlarla ilgili tepkisinin ne boyutta olduğunu gösteriyor. Her bir sorunun altına yazılan yüzlerce yorum, seçimde oy veren, sandıkta görev alan, seçim sonrası sandığa koşan seçmenin ne kadar kızgın olduğunu anlatıyor.
Bu kızgınlığın esas nedeni ise seçimlerin kaybedilmesi değil, seçim öncesinde ve hemen ertesinde yapılan devasa iletişim hataları; daha doğru bir deyişle “iletişimsizlik hataları”.

Herkesin sorduğu soruya hemen yanıt vereyim. Muharrem İnce, sorduğum sorulara herhangi bir yanıt vermedi, göndermedi. Ancak ertesi gün Adil Seçim Platformu (ASP) tarafından bir özür açıklaması yayınlandı, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da bir açıklama yayınladı. ASP’nin açıklaması, yapılamayanları söylerken neden yapılamadığıyla ilgili herhangi bir ipucu vermiyordu, Kaftancıoğlu’nun açıklaması da o gece toplumu yanıltan açıklamaların neye dayandığını ve sürecin nasıl geliştiğini açıklayamıyordu. Daha sonra OdaTV’nin yaptığı bir haberde, ASP’de görev alan bir uzmanın açıklamalarına dayanarak sistemin o gece hiç çalıştırılamadığını öğrendik. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ile CHP’ye danışmanlık yapan ve ASP’de görev alan Tayfun İşbilen’in açıklamalarını okuduk. Her ikisi de çeşitli partilerden veri alması düşünülen sistemin test edilemediğini ve entegrasyon sorunu yaşandığını söylüyordu. Geçtiğimiz çarşamba günü bu ikiliyle biz de bir araya geldik ve uzun bir söyleşi gerçekleştirdik. Bazı teknik detayları ve iletişim hatalarının ortaya çıkarmaya çalıştığımız bu söyleşiyi yine Twitter hesabımızda bulabilirsiniz.

Bu yazının sınırları içinde toparlamak istediğim ise CHP’ye yönelik tepkinin kaynağını oluşturan temel hatalar. Bunları da üç başlık altında toplayabiliriz. Birinci hata “Yapabileceğinden fazlasını vaat etmek” şeklide özetlenebilir. Bu ne yazık ki, herhangi bir markaya olan güveni çok kısa sürede yerle yeksan edecek denli büyük bir hata. Özellikle CHP’li yöneticiler, Adil Seçim Uygulaması ile her türlü sorunu çözdüklerini, YSK’ya bile veri sağlayacak kadar gelişmiş bir sistem kurduklarını söyleyerek seçmende büyük bir beklenti yarattılar. Seçim öncesinde, geliştirdikleri mobil uygulamayı çok öne çıkartırken, seçim sonrasında, bu uygulamanın yalnızca sistemin parçalarından biri olduğunu, onu da çok test edecek zaman bulamadıklarını açıkladılar. Vaatlerini yerine getiremediklerinde ise zamanında çıkıp kamuoyunu tatmin edecek açıklamaları yapmayı ve özür dilemeyi beceremediler.

İkinci hata, elde yeterli veri yokken desteksiz atmak şeklinde özetlenebilir. CHP’nin kendi sisteminde sonuçlar henüz belirginleşmemişken ve ASP sistemi hiç çalışmıyorken CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ın “Seçim ikinci tura kaldı” açıklamasını son derece iddialı bir şekilde yapması, sonra da sanki hiçbir şey olmamış gibi davranması, seçmenin belki de en fazla tepkisini çeken davranış oldu. Hatta sayım sırasındaki ve izleyen günlerdeki açıklamalarıyla Bülent Tezcan’ın bizzat bir iletişim hatasına dönüştüğünü söylemek dahi yanlış olmaz.

Üçüncü hata ise sonuçlara tamamen hazırlıksız olmaktı. Oysa seçim sonucunun kazanmak veya kaybetmek şeklinde iki alternatifi olduğu ve diğer tüm ihtimallerin bunlar çevresinde şekillenecek kriz senaryoları olabileceği belliydi. Ne parti, ne de cumhurbaşkanı adayı olarak olası senaryolara hazırlanmama sonucunda; kazanma ihtimalinde de, kaybedildiği ortaya çıkınca da aşırı tepkiler verildi, ortaya çıkılamadı, kaos yaratıldı, kamuoyu yalnız ve bilgisiz bırakıldı. Ardından daha da kötüsü geldi ve ortaya çıkan kaos ve bilgi kirliliği için kamuoyu suçlandı.

Bunlar seçim gecesinden ana muhalefet partisine düşen hisseler. İşin bir de iktidar partisi boyutu var elbette. Orada da AKP sözcüsü Mahir Ünal’ın daha seçimi kimin kazanacağı bile belli olmadan yaptığı “Kimseyi sokağa çağırmayın çıkan olayların sorumlusu siz olursunuz” açıklamalara bakmak gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018