Seçim ekonomisi

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

Biri dış, diğeri iç bükey cüce ve dev görüntüsü sunan iki türde ayna vardır ki bunlarda gerçek görüntü olduğundan uzakta ya da yakında gerçekleşir. Siyaset bugünün koşullarına ve gereksinimlerine yoğunlaşır, bir ölçüde şimdiyi geleceğe değişir. İşte o zaman da seçim ekonomisi ortaya çıkar. Bir tür önden yüklemeli dönüşümler silsilesi uygulamalarıdır. Ek vergi, ek prim, daha uzun emeklilik yaşı, enfl asyona yenik düşmüş negatif reel kazanç... Seçim ekonomisi küresel bir gerçektir. S&P 500 Endeksi’nin 1942- 2002 dönemini bir zaman serisi özeline indirip, ekonomik döngüde çıkarsamalar elde etmeye çalışılmış. Çalışmada iki temel sonuca ulaşılmış. Sadece endeks düzeyini dikkate alan çalışma, bir dizi varsayımı da barındırır. Bu varsayımlar dizisi, bir tür teknik analiz bakış açısının zorunlulukları şeklindedir. İlk sonuç, sonrası belirsiz her seçimden 2 yıl öncesinde endeks, keskince geri çekilir; ikincisiyse, seçimi takip eden 1 yıl için yaşanacak yükselişi öne çıkartır. Ülkeden ülkeye farklılık sergileyen seçim öncesiyle sonrası dönemi, ülkelerde yürütülen seçim ekonomisi uygulamalarını da birbirinden ayıştırır. Türkiye demografik dinamikleriyle olduğu kadar, seçim sistemiyle de kendine özeldir. Yerel seçimleri izleyen cumhurbaşkanlığı seçimleri ve sonrasını kapsayan genel seçimler,hangi parametrelerde sağlamlığımız berkitiliyor? Hangisinde çürütüyor? İşte tüm bu sorulara yanıt bulmaya çalışırken 3 de farklı grup oluşturalım: 

I. Sağlam Duruş: 
● Memur işçi kesiminin kazançlarına artış yapılmıyor ya da vaat edilmiyor. 
● Tarım sübvansiyonları şişirilmiyor. 
● Kamu bankaları üzerinden kredi kampanyaları, özel bankalardan aykırı boyutuyla öne çıkmıyor. 
● Vergide indirim, erteleme ya da af şeklinde gündeme gelmiş düzenlemeler yer bulunmuyor. 
● Ekstra teşvikler uygulanmıyor. 
● Yeni il, ilçeler kurulmuyor. 
● Kayıt dışı ekonomi genişletilmiyor. ● Cezaevinde hükümlülere ya da üniversitelerden ilişiği kesilmişlere genel afl ar getirilmiyor. 

II. Esneyen Çatı: 
● Merkez Bankası bağımsızlığına müdahale edilerek faizlerde aşağı yönlü bir beklenti oluşturuluyor. 
● İstihdam ve avantajlı iş ortamı koşulları artırılıyor. Ekonomide öne çıkan 2014 daralmasına çözüm arayışları inceden inceye işleniyor. 
● Kentsel dönüşüm, şehir merkezlerinin dışına uzanan yeni yerleşkeler, mevcut konutların ısı yalıtımları ile deprem güvenliğine uygun tekrar yapılmaları uygun finansal koşullar yaratmaya zorluyor. Bu gerçek, siyasileri Merkez Bankası’ndan daha fazla faiz indirimi talebine itekliyor. 

III. Gerçekler: 
● Cari açık Mayıs sonuçlarında enerji hariç daralan dış ticaret açığı, iyileşen finansman şartları altında dahi 2014 için yüzde 6.2’yi işaret ediyor. 
● Maliye kanadında faiz dışı fazladaki ve dolayısıyla bütçedeki sıkı duruş sürdürülüyor. 
● Üretime yönelik yeni yatırımlar 2014 yılına girildiğinden beri hızlı bir yavaşlama eğilimine girmiş görünüyor. 
● Son üretim verilerinde belirgin bir düşüş öne çıkıyor. ● İnşat sektöründe arz talep dengesi; arz lehine, talep aleyhine gelişim kaydediyor. Stok artışı belirginleşiyor. ● Enflasyon çekirdek destekli bir yükseliş trendi ile reel kazançları eksi alana sürüklüyor. Reel faiz, iç ve dış tasarruflara cazibe konusu olmaktan uzaklaştıkça cari açığın finansmanında belirsizlikler artıyor. 

Sonuç olarak klasik yöntemlerde seçim ekonomisi kırılmaları yaşanmasa da, yapısal sorunlar üst üste istifleniyor. Banco Espi rito Santo vakası, yaşlı Avrupa’yı hatırlattı. Bir o yana bir bu yana devrildikçe, küresel ekonomiye yaslanacak yer arayan bir Avrupa. Bu koca çınar, dış satım üzerinden bizi zora sokacak gibi. Sistemik risk yaratmayacağına duyulan inanç mı, yoksa makroekonomik gelişmelere duyarsızlaşmak mı anlamadık. Ama piyasalar toparladı. Dönüp dolaşıp FED’in faiz artırım kararında düğümlendi. Chicago ve Atlanta FED başkanları “faiz artırımı 2015’in ikinci yarısında ya da 2016 başında gerçekleşir” vurgusu yaptılar. 

Yönü değişti. Piyasalara bir kez daha iç bükey aynadan baktı. Bugünleri devleşti, yarınları cüceleşti günü kurtardı. Biz de içerde şimdiye odaklandık. Tıpkı dünya ekonomisi gibi ne kadar yapısal reform isteyen sorunlarımız varsa hasır altına süpürdük.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar