Seçim bildirgeleri ve “2D demokrasi”
Türkiye ilginç bir seçim yarışı süreci yaşıyor. Yarışa AKP on üç yıllık iktidar yorgunluğu ile giriyor. Üstelik bu defa her seçimde AKP için avantaj sağlayan Recep Tayyip Erdoğan, şimdi özellikle ekonomi alanında negatif yüklemeler yapıyor.
Yarışçılardan CHP ise, seçim kaybetme yorgunu. Yine seçimi birinci bitiremeyeceğini Genel Başkanının ağzından itiraf etmiş durumda. Ancak heyecanla yarışa hazırlanıyorlar.
MHP’nin seçim beyannamesi ortalıkta yok. Ancak seçim sathına girdikten sonra ki, söylemlerine bakarsak pek yeni bir öneri ile gelemeyecekler gibi.
HDP seçim sürecine dinamizm getirdi
Seçim sürecine dinamizm getiren parti HDP oldu. Çünkü bu defa cesaret edip parti çatısında altında seçime giriyorlar. Alacakları oy yüzdesi TBMM’deki milletvekili aritmetiğini değiştirebilir. Seçim beyannamesinde en net ifadeler kullanan parti konumundalar.
Bu yazıyı yazmak için partilerin seçim beyannamelerini web sayfalarından indirdim. Sabırla okudum, yani yazacaklarımın kaynağı gazete haberleri değil. Yazımda sadece seçim bildirgelerinde yer alan ekonomi ile ilgili bölümlerin bazı alt başlıklarını öne çıkaracağım. Olumlu gelişme partilerin artık bireylerin oy verirken ekonomiyi birinci öncelik haline getirdiğinin farkına varmış olmaları. A. Downs’ın 1957 tarihli makalesini anımsadım.
AKP’nın seçim beyannamesi tam 380 sayfa, 149-240 arası, yani yaklaşık yüz sayfa doğrudan ekonomi ile ilgili. Bu yüz sayfalık bölümde daha çok ne yaptıkları anlatılmış, sonra yapacakları sıralanmış. Bunlarda yeni bir açılım yok, hükümet programında olan politikalar tekrar edilmiş. Gözüm enflasyon ve mali disiplin açısından çok önemli olan “mali kural” uygulamasına ilişkin bir vurgu aradı, yoktu. Halbuki 2010 yılında Ali Babacan mali kurallın olmazsa olmaz olduğunu söylemiş ve en geç 2012’de mali kuralı getireceklerini söylemişti. Mali kural kendine üç yüz küsur sayfada yer bulamamış. AKP bildirgesinde tüm müdahalelere rağmen, ‘fiyat istikrarı’ ve ‘TCMB’nin bağımsızlığına’ sahip çıkılacağını beyan etmelerini beğendim.
CHP’den devletçi iktisat politikaları önerileri
CHP’nin seçim bildirgesi de oldukça uzun, 203 sayfa. Bildirgenin yetmiş sayfası ekonomiye ayrılmış. CHP’nin programı bulanık, kamunun etkin olduğu bir ekonomi mi, piyasa ekonomisi mi istiyorlar belli değil. CHP asgari ücreti artıracağını, kredi kartı faiz borçlarının sileceğini, sosyal yardımları artıracağını söylüyor. Bunlar devletçi iktisat politikaları önerileri. Fakat bir taraftan da Güçlü Ekonomiye Geçiş Programına sahip çıkıyorlar. Bu bir çelişki ama, daha da çelişkili olan ücretler artarken, istihdamı da artıracağını söylemeleri. Ekonomi bölümü öğrencilerine daha birinci sınıfta emek talebinin reel ücretin ters bir fonksiyonu olduğu öğretilir. Üstelik bu Klasik okulda, Keynesyen okulda, ve dahi onları takip eden başlarına (neo ibaresi getirilen) tüm okullarda böyledir. Dolayısıyla ücretler yükseldiğinde işgücü talebi artmaz. İşgücü maliyeti artar. Bu ücreti de özellikle imalat sanayi ödeyemez, işgücü talebi azalaır.
Türkiye’de bankaların yüzde yirmisi kamuya ait, hükümet borçları silin dediğinde, silebilirler. Ancak yabancı sermayeli, halka açık bankalara alacağından vazgeç demenin ekonomik gerçeklerle ilgisi yok. Kamu kaynakları ile kredi kartı faizleri ödenir ise de, ödemesini zamanında yapanlarında prim isteme hakkı doğar. CHP nasıl haklı olarak AKP’nin kamu harcama politikasına karşı çıkıp, halkın vergisini harcıyorsunuz diyorsa, borç silerken kullanılacak kaynağında halkın vergisi olduğu unutulmamalı.
CHP’nin programında nükleer enerjiye karşı bir kesin ifade bekliyordum, yanıldım, sadece ihaleyi gözden geçireceğiz diyorlar. CHP programında ‘ekolojik anayasa’ önerisini beğendim.
HDP’in seçim bildirgesi daha kısa elli iki sayfa, bunun on sekiz sayfası ekonomiye ayrılmış. HDP daha net ifadelerle devletçi ekonomiden yana tavrını koymuş. CHP bildirgesindeki asgari ücret 1.500 TL’den 1.800 TL’ye çıkıyor. Yardımlara devam ediliyor. CHP ve HDP’in asgari ücret ve yardım politikaları uygulansa, başta kadınlar olmak üzere işgücüne katılma oranı düşer. Bu da ekonomiyi büyütmez, tam aksine küçültür. HDP bildirgesinde “nükleer santrallere karşı olan net duruşu” beğendim.
Bu kadar yorumdan sonra oyunuz kime diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Yanıt net, hiçbir partiye. Çünkü demokrasiyi dört yılda bir, iki dakika süren (2D Demokrasisi) oy verme işlemi olarak görmüyorum.
Size iyi seçimler.