Seçim atmosferi ve ekonomi
Çok ilginç bir atmosfer içerisindeyiz. Dolayısıyla boşlukta değiliz.
Üstüne üstlük atmosferin çekim gücü de çok fazla.
Siyaset, hukuk, etik, sosyoloji, toplumbilim adına çok farklı söylemler ve iddialar gündemde.
Örneğin; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı görevini sürdürmesi ve istifa etmeyeceğini açıklaması bir ciddi tartışma konusu.
Muhalefet partisi olmakla beraber iktidar partisinin artık fiili ortağı ve kader arkadaşı halini alan Milliyetçi Hareket Partisi’nin sözcülüğünü yaptığı “beka sorunu” her yönüyle ele alınması gereken bir olgu.
Daha önce siyaset yaptığı partinin dışında çok farklı noktalara savrulan ve boy gösteren AKP eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in İyi Parti’den Ordu Büyükşehir, eski CHP’li PM üyesi ve Deniz Baykal dostu Savcı Sayan’ın AKP’den Belediye Başkan adaylığı çok dikkat çekici.
Artık umut olmaktan çıkan ve yalpalayan Muharrem İnce’nin, bu kadar yaşananlara ve parti yönetimine rağmen İstanbul için çabası, aradan geçen bu kadar yıla rağmen hala kendisini umut olarak pazarlayan Mustafa Sarıgül’ün Şişli Belediye Başkanlığı için gayreti ne anlama geliyor?
Gerçekten siyasetin bu kadar öne çıkması, ister istemez, ekonominin arkaya düşmesine neden oluyor.
Bu arada ekonomi de bütün gerçekliğiyle ve çarpıklığıyla işlemeye devam ediyor.
Yeni yıla girerken başkaldıran dolar, son zamanlarda rally yapan altın, patinaja düşüp gerileyen borsa, yerinde sayan faizler piyasaların yönünü belirlemede zorluklar yaratıyor.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi spor kulüplerinin borçlarının yapılandırılması gündeme geliyor.
“bayram değil, seyran değil…” hiçbir önceliği olmayan böyle bir konuya böyle yangın halinde milyarlarca dolar yeniden yapılandırmayı anlamak zor geliyor.
Tabi bundan böyle gündeme gelecek vaatler işin adeta “tuzu biberi” gibi.
İlk örneği, asgari ücretin net 2 bin 20 liraya çıkarılmasıyla gördük. Asgari ücretin yüzde 26 artırılması, açıkça ve net olarak, enflasyonla mücadelenin “hikaye” olması anlamına gelmiyor mu?
Pek çok şeyin ölçüsünü veya bazını oluşturan asgari ücretin artırılması, beraberinde enflasyonun beslenmesini sağlamıyor mu?
Geçici olarak yapılan vergi indirimlerine, fiyat düşürümlerine bakılmasın. Bunların hepsi 31 Mart 2019 seçimlerinden sonra vatandaşa geri dönecek, vatandaşı bumerang silahı gibi vuracak.
Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Önümüzdeki süreçte yeni vaatlere birkaç örnek daha verelim.
Özellikle 3600 ek gösterge konusu, başta emniyet sınıfı olmak üzere, bu süreçte oy avcılığı için kullanılacak.
“Yaşı Emekliliğe Takılanlar” için bu dönemde bir sürpriz olabilecek.
Tabi yeni eleman alımları ile ilgili anons ve uygulamaların dozu artırılarak devam edecek.
Elbette tarım başta olmak üzere bazı prim ve bedeller bu süre içerisinde ödenecek.
…
Sözün özü: Bir “beka” sorunu var, ama neyin bekası belli değil. Ancak ekonominin beka sorunu olmadığı açık.