Sebep ve sonuç ilişkisi
"If you can't explain it simply, you don't understand it well enough"
Yukarda aktardığım söz, Albert Einstein’a aittir. Der ki: Eğer bir şeyi basit olarak açıklayamıyorsanız, yeterince anlamamışsınız demektir. Gerçekten de konuyu iyi bilenler, herkesin anlayabileceği biçimde basit olarak anlatabilirler. Buna en güzel örnek, yakınlarda yitirdiğimiz Güngör Uras idi. Güngör Ağabey ekonomi konularını, “Ayşe Teyze”nin anlayacağı biçimde anlatırdı. Ruhu şad olsun.
Bugün ülke olarak sorunlar yaşıyoruz. Görünen o ki, daha da yaşayacağız. Eğer teşhisi doğru koyamazsanız, sorunu çözemezsiniz. Bir savunma mekanizması olarak, ya da olayı daha kavrayamamış olmanın “dayanılmaz hafifliği” ile, içinde bulunduğumuz durumun nedenleri konusunda yanlış teşhisler koyuluyor. En kolaycı açıklama da, işi “Dış güçlere” bağlamak. Aslında “neden bugünlerdeyiz?” sorusunun cevabını bulmak için, “Kendim ettim, kendim buldum” türküsü eşliğinde Güngör Uras’ın kitabını(Sanayileşecektik, büyüyecektik, n’oldu bize?; Doğan Kitap, 2017) okumak gerek. O yalın üslubu ile ne güzel anlatmış.
Bakınız Güngör Uras ne demiş:
Özelleştirme
“Özelleştirmeyle Cumhuriyet döneminde kurulan sanayi kuruluşlarının tamamı satıldı.
Mülkiyet değişimi bir yana, özelleştirmeyle bu sanayi kuruluşları yok oldu. Makineleri hurdacıya gitti. Arsaları AVM ve rezidans oldu.
Belli sayıdaki sermaye grubu, özelleştirmek için satışa çıkarılan devlet işletmelerini satın aldı. Böylece daha önce devlet elinde olan (Milletin malı olan) sermaye, bu belli sayıdaki sermaye grubunun eline geçti.
Margaret Thacher 1987 yılında İngiltere’de özelleştirme hareketi başlatırken, hantal ve zarar eden devlet işletmelerini verimli işletmeler haline getirmeye çalışırken “Sermayenin halka yayılmasına” öncelik verdi. Özelleştirilen devlet işletmelerinin hisse senetlerinin bir bölümü, işçilere bedava ve taksitle dağıtıldı. Böylece “Zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayan” işçiler, sermaye sahibi oldu. Sosyal konutlar, içinde oturanlara ucuz fiyatla ve taksitle satılınca “Zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayanlar ” bu defa da “mülk sahibi’ oldu. Sermaye ve mülk sahibi olmak için taksit ödemek zorunda kalan işçi verimli çalışarak daha çok katma değer yaratma ve katma değer artışından daha çok pay alma çabasına girdi. Sosyal devlet döneminde ekonominin dışında kalan orta ve alt gelir grubundaki halk ise, özelleştirilen devlet işletmelerinden hisse senedi satın alarak “serbest piyasa” sisteminin rekabeti düzeninde “ yaşamaya başladı.
Güngör Uras, böyle girmiş konuya ve bazı özel özelleştirmeleri de şu başlıklarla vermiş:
Sümerbank’ı sata sata bitirdik-Atatürk boş tarlaya Merinos’u dikti. Bakırköy Bez, giyim sanayiinin okulu idi-SEKA’yı doğrayarak sattık-Elektrikte “TEK”tik, parçalayarak sattık-TPAO’yu da parçalayarak sattık-Teletaş ve Netaş, gitti gider-Kabotaj hakkı var, deniz ulaşımı yok-uçak üretimini nasıl kaçırdık? Giresun SEKA konut alanı oldu.”
Güngör Uras, tarım ve hayvancılık konusunda da şunları demiş: “Sanayide Cumhuriyet dönemi üretim tesislerinin devre dışı bırakılmasına benzer bir politika tarım sektöründe de uygulandı. Tarım ve hayvancılık sektöründe üretimi gerçekleştiren ve destekleyen kuruluşları yok ettik. Başlıklar şöyle: Hayvancılık desteksiz gelişemiyor-Özelleştirilen EBK (Et ve Balık Kurumu) rantçılara büyük yarar sağladı-Devlet Tekel’ini “Özel Tekel “ yaptık, tütünü bitirdik-Devletin çiftliklerinde, haralarında üretim durdu-Devlet fidanlıkları kurudu- Aşı üretim tesislerini kapattık-Tarım satış kooperatifleri çökertildi; çiftçi, malını pazarlayamaz oldu.”
Sonuç
Şu anda ülkede yaşadıklarımız, bir sonuç. Güngör Uras, bizi sonuca getiren bazı nedenleri tane tane anlatmış. Eğer kurulmuş fabrikaları satar, yerine AVM ve rezidans yaparsan, işsizlik de artar, cari açık da. Tarımı öldürürsen, ekmeğinin buğdayını, hayvanının samanını bile dışardan alırsın. Hayvancılığı öldürürsen, dar gelirli et yiyemez, yiyen de acaba yediğim et şarbonlu mu endişesiyle her gün ölür.
"Dış güçler” öcüsü her şeyi örtemez. Zaten dış güçler her zaman olacaktır. Başka ülkelerin de dış güçleri vardır. Marifet, bu dış güçlere rağmen arabayı devirmemektir.