Saygın bir yurttaş mıyım?
Nisan ayının bu ilk yazısı bir "şaka" değil..Bugün size bir "seçim şakası" yapmak isterdim, ama ciddiyetin özgül ağırlığının kalmadığı zamanlarda şakanın dozunu ayarlamanın da güçlüğünden korkarım.
Seçim kampanyasanı değerlendirenlerin önelli bir bölümü,söylemleri çok gergin,çok yorgun,içerikten yoksun; paylaşımcı değil ayırıcı,bölücü,parçalıyıcı ve itici buluyor. Genelde katılımcı değil yukarıdan aşağı buyurucu bir dil kullanıldığı söyleniyord.Kapsayıcı değil, var olan potansiyellerimizi darmadağın eden sömürücü bir dil kullanıldığı kimseden saklı değil.
Önce insanlık adına, toplumun dirlik ve düzeni adına ve sağlıklı bir gelecek yaratma sevdası adına evrenselleşmiş bazı ilkeleri anımsayalım.
Bu seçim kampanyasında,"Kin, insan yüreğine yük aklına gölgedir" uyarısını yaşam biçimi haline getirmiş olanlar büyük çoğunluk olabilir miydi?
"Kibir ve üstünlük inancı" bütün renkleriyle, çeşitleriyle, nüansıyla alabildiğine cömertçe sergilenmesine tanıklık ettik mi?
"Hayatta eli boş dönülmeyen tek yolculuk,insanın kendi içine yaptığı yolculuktur" diye haykıranların sesini ilke adına da, inanç adına da, düşünce adına da duyanlar ve yaşayanlar yetecek yaygınlıkta, derinlikte ve yoğunlukta mıydı?
Saygı uyandırmanın,saygın olmanın ve kalıcılığın temelini oluşturan "ilkeler kalelerimizdir" uyarısını anımsayanlar sizi tatmin edecek düzeyde miydi,yoksa eser nitelikte mi kalıyordu?
Hacı Bektaş Veli'nin, "Hararet nar'da dır sac da değildir/ Maharet baş'ta dır tac da değildir/ Her ne arar isen kendinde ara/ Küdüs' te Mekke'de Hac'da değildir" öğüdünü karar verirken kaçımız kendine rehber edindi?
Mevlana' nın, "İki yol var her insanının önünde/ Kolayını arar gelenekte dininde/ İçindeki sese kulak verirsen eğer/ Faraklı yollar bulacaksın derinde!" çağrısını karar ve davranışlarına rehber edenlerimizin geleceği güven altına alacak kadar olduğunu gönül rahatlığı ile ileri sürebilir misiniz?
Bu toprakların insanı Koca Yunus'un, " İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsen/Bu nice okumaktır?" diye yüzyıllar ötesinden bize ilettiği akılcılığın,bilmin gerçekliği arama sorumluluğunun hayatimiza yön veren seçimlerde hakkkını vererek hayata taşıyabildik mi?
Aklımızın bizi aydınılığa taşıyacak yolu ışıklandıracağına ilişkin veriye,malumata.bilgiye ve anlamaya dayalı düşüncelerle donattık mı?
Sizlerle daha onlarca ilkeyi, kuralı, insanluk dusturunu paylaşabilirim...Çok bilinen, çok yinelenen ve insanlarımızın içselleştirmiş olmaları gerekenleri sıraladık ki, seçim kampanyasını değerlendirirken kendimize bir "dayanak noktamız" olsun....
Bu yazıya ulaşmış olanlar,hayatın en önemli kuralı olan, bizi kulluktan yurttaşlığa, topluluktan topluma, inançtan düşünceye, taklitten yaratıcılağa, tabii olmaktan bağımsız insanlığa götüren "aklımızı kimseye emanet etmeme" ilkesini,herhangi bir peşin hükmün, yerleşik doğrunun,kalıp düşüncenin, kör inancın, ezberin gölgesinide karartmadan kendi kendiimize düşünmeliyiz: Bu seçimde ben ,önce insan olmanın, sonra iyi bir aile üyesi, ardından doğru bir topluluk ya da toplumun üyesi olmanın, tüm insanlığa katkı yapan biri olabilmenin gereklerini yerine getirdim mi?
Yurttaşlar,büyük seçimler sonrasında, kendi iç dünyalarını sorgulayan özgüvene sahip olamamışsa, o toplumda ne doğru dürüst bir hukuk sistemi,ne güven ortamı ve ne de kararalı ve etkili bir gelecek inşa edilebilir?
Suçu başkalarına arama gibi en ilkel kolaycılığı seçmeden kendimizi sorgulamalıyız, kendimizi...