Savunma bağımsızlığı
Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bir bağımsızlığın olamayacağı aşikâr. Ne diyor büyük önder Atatürk, “tarihimizi dolduran zaferler ve başarısızlıkların tümü, ekonomik durumumuzla yakinen ilgilidir.” “Tam bağımsızlık için şu prensip vardır: Millî Egemenlik, ekonomik egemenlik ile pekiştirilmelidir.”
Ekonomik bağımsızlığı nasıl tanımlarsınız sorusuna vereceğim cevap “devletlerin kendilerine ait kaynakları kullanarak hayatlarına devam edebilme kabiliyeti” olurdu. Küreselleşen dünya, ekonomileri iç içe geçirdi ve bugün ekonomik bağımsızlık için salt kendi kaynaklarını kullanmak yeterli olmuyor. Ekonominin bağımsız olmasını sağlayan birçok etken var. Savunma sanayisi bunların başında geliyor. Keza savunma sanayisi kuvvetli, ihracat yapabilen ülkelerin ekonomik yapıları da kuvvetli oluyor.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü (SIPRI), 10 Mart 2025 tarihinde, “Uluslararası Silah Transferindeki Eğilimler, 2024” başlıklı raporunu yayınladı. Enstitü 1950 yılından bugüne veriler yayınlıyor. Akademik çalışmalarda sıkça kullanılan bir güvene sahip. Söz konusu rapor, 2020-2024 arası dört yıllık bir periyodu kapsıyor ve önceki dört yılla karşılaştırmalar yapıyor.
G-20 içerisinde nüfus ve doğal kaynak sahipliği nedeniyle GSMH’sı yüksek olan ülkeler hariç diğerleri silah üretiminde ve ihracatında ilk 20 içerisindeler. G-20 ülkelerinin 14’ü dünya silah ihracatı sıralamasında da ilk 20 içerisinde. Ekonomik büyüklükleri ilk beş içerisinde yer alan ABD, Çin ve Almanya aynı şekilde silah ihracatında da ilk beş içerisindeler.
Rapora göre silah ihracatçısı olarak belirtilmiş 64 ülke var. İlk 5 ülke, ABD, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya, tüm ihracat hacminin %72’sini oluşturuyorlar. ABD ve Fransa önceki döneme göre silah ihracatını arttırırken, Rusya, Çin ve Almanya ihracatta azalma yaşamış.
ABD bir önceki dört yıla göre silah ihracatını %21 artırmıştır, %43’lük ihracat oranı ile “en büyük tedarikçi” olmaya devam etmiştir. Fransa küresel silah ihracatının %9,6’sını gerçekleştiriyor ve Avrupa ülkelerine yaptığı silah ihracatı bir önceki döneme göre neredeyse üç katına çıkmış.
Küresel silah ihracatının %7,8'ini karşılayan Rusya’nın silah ihracatı, bir önceki döneme göre %64 düşmüş. Bu düşüşte savaşta kendi için yaptığı üretim ile kendisine uygulanan yaptırımların etkisi büyük. Çin ise küresel silah ihracatının %5,9’unu yapmaktadır. Ancak Çin gerek teknolojisine olan güvensizlik gerekse siyasi nedenlerle alıcıları çeşitlendirememekte, silah ihracatının yaklaşık %63’ünü Pakistan’a yapmaktadır.
Almanya küresel silah ihracatının %5,6'sını, İtalya ise küresel silah ihracatının %4,8'lik kısmını yapmakta. Almanya bu satışın %37’sini, İtalya ise %71’ini yanı başımızdaki Orta Doğu’ya yapmakta.
Yükselen yeni yıldız
Türkiye silah ihracatını 2015-2019 yıllarına göre %103 artırarak dünyada 11. büyük ihracatçı oldu. Daha iyi olan taraf ise bir önceki yıla göre silah ithalatında %33 gerileme sağlamamız. İhracatımızın ilk üç ülkesi Birleşik Arap Emirliği, Pakistan ve Katar olurken ithalatımızın %77’sini İspanya, İtalya ve Almanya’dan yapıyoruz.
Nereden nereye diye düşünüyorum. “Bütün samimiyetimle şunu söylemeliyim ki Birleşik Devletler, mevcut şartlar altında Kıbrıs'a Türk müdahalesi için Birleşik Devletler tarafından sağlanan herhangi bir askerî ekipmanın kullanılmasını kabul edemeyecektir.” Bu cümle ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’ın 1964 yılından gönderdiği mektupta yer alıyor.
ABD, 1975 yılında, Türkiye’nin haşhaş üretimini durdurmaması ve Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle Türkiye'ye ambargo kararı ve silah yardımlarını durdurdu. Ambargoyla birlikte ABD’nin silah yardımını durdurması, Türkiye’deki savunma sanayisini olumlu etkiledi ve bu alanda çeşitli yeniliklere öncü oldu. Ve çok yakın bir örnek ABD ile yaşadığımız F-35 krizi.
Bitti mi tabi ki bitmedi. Almanya, Türkiye’nin PKK ile mücadelesinin “meşru” olmadığı için 1992 yılında silah satışını durdurmuştu. Aynı Almanya TSK’nın Afrin operasyonunda Leopard tankları kullanması karşısında tankların modernizasyon planını askıya almıştı. Bu örnekleri artırabiliriz.
Bugün kendi silahını kendisi üretmekte ısrarcı bir Türkiye var. Türkiye, son yıllardaki başarılı performansı ile dünyanın en büyük İHA-SİHA tedarikçisi oldu. Keza askeri ve sivil amaçlarla kullanılan en güçlü İHA’larda ilk 10 içerisinde üç Türk İHA’sı var.
“Kaan” beşinci nesil jet savaş uçağı projesi, Hürjet, Hürkuş, T-929 Atak 2, T-629 taarruz helikopterleri, TCG Anadolu, Altay AMT, hava savunma sistemleri, kısa, orta uzun menzilli füzeler ve daha birçoğu. Türkiye’yi savunma sanayisinde giderek küresel rekabetin içerisine sokuyor.
Küresel silah ihracatından daha fazla pay alabilmek yeni silahların geliştirilmesine ve var olanların kapasitesinin artırılmasına yarayacaktır. Bu bağlamda Afrika, Orta Doğu ve Türk Cumhuriyetlerine yönelik gayretlerin yanında özellikle Doğu Avrupa pazarına açılmak daha da büyümek anlamına gelecektir.
Bu durumda birileri rahatsız olacak ama biz rahat olacağız….