Savrulmayı yönetebilmek

Çağdaş YILDIZ
Çağdaş YILDIZ Boomerang cagdas.yildiz@dunya.com

Türkiye bir süredir ekonomik açıdan to­parlanma görüntüsüne girmişti. Ola­sı yabancı yatırımcılar için yeniden cazibe merkezine dönüşebilmesi için adımlar at­maya başlamış bir bölgesel güç olarak 'dış politika ve ekonomi politika enstrümanla­rı' ile yeniden güvenli bölge algısını güçlen­diriyordu.

Ekonominin gündemdeki siyasal ve poli­tik gelişmelerden bağımsız hareket edebil­mesi 1920’lerdeki büyük Amerikan buhra­nından beri mümkün değil. Dünyanın her yerinde siyaseten ya da siyaset adına atılan adımlar ekonomiyi besler ya da zehirler. Ülkemizde de hep böyle olmuş.

Dış müdahalelere açık hale gelmek

Dünyada demokrasi geleneğini içselleşti­rememiş birçok yeni demokrasi hataları ve sevapları ile kendisini geliştiriyor. Genelde Doğu Avrupa, Balkanlar ve Orta Asya cum­huriyetlerinde görmeye alıştığımız yeni de­mokratik ülkelerin ortak özellikleri kendi­lerini dış müdahalelere açık hale getiriyor.

Türkiye ise yaşadığı darbeler, darbe te­şebbüslerini ve vatanseverlerin engellediği baas tipi müdahale risklerini tarihinde bir bir atlatmış. Her seferinde halk demokra­siye ve cumhuriyete olan bağlılığını seçim­lerde tüm dünyaya göstermiş, demokrasiyi içselleştirmiş bir ülke.

12 Eylül darbesi her ne kadar siyasal bir darbe olarak görünse de Türkiye’nin eko­nomik bağımsızlığına karşı en büyük dış müdahalelerin de kapısını açtığını hatırla­yalım. Türkiye’nin üreten bir toplum olma­ya çalışırken emperyalist ülkeler için yeni bir tüketim toplumuna dönüştürülmesinin önünün açılmasını unutmayalım.

Evrensel demokratik değerlerden uzak­laşma algısının dış dünyada yankılanma­sı yabancı çevrelere bu topraklar hakkın­da söz söyleme hakkını besliyor. Bu da bi­ze genelde üstü kapalı ekonomik mesajlar olarak geliyor.

Gündelik gelişmelerin ekonomiye yansıması

Girdiği iki + bir seçimden her seferin­de oy oranını artırarak üç galibiyetle çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ek­rem İmamoğlu’nun da gözaltına alınması ile devam eden soruşturma gündemi güven odaklı hareket eden piyasaları da derinden sarsmış görünüyor.

Borsa endeksinin 2022 seviyelerine gel­mesi, kurların tarihi zirveleri görmesi uy­gulanan ekonomik programın başta enflas­yon hedefleri olmak üzere bir çok ekono­mik göstergeyi tekrar gözden geçirmesini gerektirecek. Üst siyaset bir yana bu hare­ketlenmeden en çok etkilenenin sokaktaki sıradan vatandaş ve en dip tutardan emek­li maaşı alan milyonlarca emeklide en azın­dan kalıcı bir kırgınlık yaratacak.

Siyasal iletişimin tek başına ekonomik gelişmelere perdeleme sağlayamayaca­ğı kesin, reel ekonomik göstergeler ancak sıradan vatandaşa olumlu etki edebilirse ancak o zaman iletişime katkı sağlayabilir aksi bir durumda ise ancak öfke birikimi­ni artırır.

Geleceğe dönüş

Birkaç gün önce Türkiye’nin ABD ve Rus­ya arasında dengeleyici pozisyonundan, Avrupa için vazgeçilmez bir ortak olduğun­dan bahsederken bugün tekrar iç politik ve gündelik gelişmelere hapsolma riski ile karşı karşıyayız.

Bu sırada AB, bankalarda biriken ve ta­sarruf hesaplarında bulunan 10 trilyon euro civarında kaynağı yatırımlara yönlen­dirmek adına önemli bir adım attı. 'Tasar­ruf ve Yatırım Birliği Stratejisi'ni açıkladı. AB’nin finansman alternatifleri ve çeşitli vergi muafiyetlerini de içeren stratejisinin ana ortaklarından birinin Türkiye olması mümkün. Hızla yönümüzü geleceğe çevir­mek zorundayız.

Türkiye’nin kendi ekonomik panzehri ile hızla tedaviye başlaması, dünyada başı boş gezen trilyonlarca dolar ve euronun yönü­nün ülkemize dönmesine katkı sağlayacak­tır. Türkiye’nin tekrar güven ortamı algısı­nı dünyaya hissettirmesi söylemlerle değil atılacak somut ve herkes tarafından kabul gören adımlarla olacak. Tekrarlamaktan vazgeçmeyelim ‘Algı Gerçektir’...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Trumpizmi dizginlemek 07 Mart 2025
Almanya sağa çekiyor 25 Şubat 2025
USAID ve sonrası 11 Şubat 2025