Savaşta/misillemede füze mi ekonomi mi?
İran… “Nefsi/meşru müdafaa hakkımızı kullandık” deyip, önceki gece gerçekleştirdiği misillemenin, katiyen “savaş ilanı” olmadığının altını çizdi…
***
İran… İsrail’in Filistin’i bombalamaya başladığı gün, İsrail’e karşılık vereceğini duyurmuştu… 110 füzeden, 109’u başarısız olan (başarısız olacağı da bilinen) (başarılı olabilecek füzeleri varken) füzeler ve dronlarla saldırarak, bu sözünü tutmuş oldu…
***
İran… Başarısız olsa dahi, İsrail’i, tarihte “ilk kez” vurdu… “Konuşup, yapmıyor…” diyenleri, yanıtlamış oldu!
***
Şimdi… İran halkının geneline (şanslı azınlık hariç) ve ekonomisine savaşlarla verilemeyecek zararı veren ekonomik yaptırımların daha büyüğü yolda…
***
Ekonomik güç önemli… İran… Ekonomide dışa bağımlılığı nedeniyle, İsrail’e yaptığı misillemeden önce “ekonomisi güçlü olan” ABD ve Rusya’ya bilgi verdi…
***
Rusya dahi… Ukrayna’ya saldırmadan çok önce, ekonomisi güçlü olan ABD’ye ve İngiltere/Almanya/Fransa’ya bilgi vermişti…
***
(Donald Trump… ““3-5 füze atacağız, endişelenmeyin” dediler bana…”, “Deaş’ı ABD kurdu…” gibi onlarca açıklaması var ABD Başkanı olduğu dönemde…)
***
Ekonomik güç deyince… Geçtiğimiz hafta, ekonomimiz için Dünya Bankası gelişmesi yaşandı…
***
Yıl 2017… İthalat/tüketim ile büyüme, “eğitim sisteminde nicelik tercihi” ve sosyal yardımlarla çalışmamaya/kayıt dışına yönlendirme yanlışları ile oluşan “olumsuz dengesizlikler” nedeniyle, ciddi bir krize gidildiği görüldü…
***
Bu nedenle… Kredi Garanti Fonu’na (KGF) Hazine tarafından sağlanan 50 milyar TL’nin çarpan etkisiyle, “gerçek üreticilerin” 350-400 milyar TL’lik yatırım ve işletme kredisi kullanabilmesinin önü açılmıştı… Dönemin KGF genel müdürü ve yönetimi ile neredeyse her gün görüşüp, gerçekleşmeleri okurlarımızla paylaşmıştım…
***
2018’in Mayıs ayında, bu köşede, 6 ayda 467 bin 776 firmaya, 227 milyar liralık kefalet desteği verildiğine ve 255 milyar liralık kredi kullandırıldığına dikkat çekmişim… Ancak, kullandırılan kredilerin yatırım/üretime mi, kazanılan/kazandırılan kültür nedeniyle dövize/konuta mı gittiğinden emin olunamadığını da ifade etmişim…
***
Ve… Milli serveti/kaynakları etkin/verimli/üretim odaklı kullanma zorunluluğumuzu, bu yolla sürdürülebilir büyümenin ve sonucunda kalkınmanın ve sonucunda refahın sağlanabileceğini; tersi durumda (yani yanlış yatırımlara teşvikin, denetimsizliğin, kamuda israfın, haksız rekabet ve kazanç ortamının devamı halinde) borçların ve cari dengesizliğin katlanarak artacağını; “hormonlu büyüme” sağlanırken kalkınma/refahın sağlanamayacağını neredeyse her hafta tekrarlamışım…
***
Sizce… 2017-2018’de üretimin/ büyümenin sürdürülebilirliği için kullandırılacağı ifade edilen 350-400 milyar TL’lik kredi (O dönem 70-80 milyar dolar) ile yatırımları/üretimi/istihdamı artırıp, enflasyonu/döviz ihtiyacını düşürüp, alım gücü/refahı yükseltebildi mi?
Yoksa, sadece ülke borcu ve şanslı azınlığın alım gücünü artırıp, genelin refahını mı düşürdü?
VELHASIL
35 milyar dolarlık Dünya Bankası kredisi: Düşük faizi ve üretime/verimliliğe odaklanma zorunluluğu nedeniyle, diğer kredi alternatiflerine göre her şartta “büyük avantaj ve fırsattır…”
***
Ama… Bu sermaye üretenin nicelik ve daha önemlisi niteliğini artıracak; üretenlerin/üretilenlerin maliyetini düşürecek; dünyanın ihtiyaç duyduğu temel/teknolojik ürün/hammadde üretiminde fazla verdirecek ve sonuçta döviz ihtiyacını azaltıp/döviz kazandıracak doğru yatırımlara yönlendirilirse fırsat kapıda… Tersi durumda, sonuç ortada…
***
(2’inci ve 3’üncü yazıda kredi kullandırmada gelişmiş/az gelişmiş ülke farkı ve Dünya Bankası kredisi nerelerde kullandırılmalı…)