Savaşların ortasında sürdürülebilir kalkınma

Burak Tayiz
Burak Tayiz Yeşil Odak [email protected]

“15-24 Eylül Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik Haftası” geri­de kaldı ve dünya, “21 Eylül Uluslararası Barış Günü’nü bir kez daha kutladı. Yine de dünya genelinde artan çatışmalar, ye­rel ve bölgesel savaşlar, terörist faaliyetler ve insani krizlerle karşı karşıyayız. Bir­leşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları 2030 programı, küresel barışı temel bir öncelik haline getirirken, barı­şın kalıcı hale gelmesi toplumsal kalkın­manın vazgeçilmez bir unsuru olarak önü­müzde duruyor.

BM’nin 16. Sürdürülebilir Kalkınma Amacı, “Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar”, etnik kökeni veya inancı ne olursa olsun, herkesin güvenli ve adil bir şekilde yaşam sürebilmesini hedefler. Fa­kat bu ideal hedeflerin hayata geçirilme­si, savaşın gölgesinde giderek zorlaşıyor. Ekonomi ve Barış Enstitüsü’nün (IEP) yayımladığı Küresel Barış Endeksi 2024 Raporu, dünya genelinde 50’den fazla ak­tif çatışmanın sürdüğünü ortaya koyuyor.

Üstelik bu çatışmalar, İkinci Dünya Sava­şı’ndan bu yana görülmemiş bir seviyeye ulaşmış durumda. Bir zamanlar sınırlı ça­tışmaların yaşandığı bölgeler, bugün ölüm ve yıkımın odak noktası halinde. Örneğin, 2019’da küçük çaplı çatışmalar olarak ta­nımlanan Etiyopya, Ukrayna ve Gazze’de­ki durumlar bugün insani krizler yaratmış durumda. Peki, bu çatışmaların sürdürü­lebilir kalkınma hedeflerine, ekonomik olarak ne gibi zararları var?

Çatışmaların ekonomik etkileri

Çatışmalar sadece can kaybına değil, aynı zamanda ekonomik yıkıma da neden oluyor. Bu gerilme ve çatışmaların artma­sıyla sürdürülebilir kalkınma amaçları­na ayrılan küresel bütçe de büyük ölçüde olumsuz etkileniyor. Özellikle küresel as­keri harcamaların 86 ülkede gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYİH) oranla yükselmesi dikkat çekici. 2023 yılı itibarıyla, çatışma­ların küresel ekonomiye maliyeti 19,1 tril­yon dolar. Bu, dünya ekonomisinin yüzde 13,5’ine eşdeğer. Aynı zamanda kişi başına düşen maliyet 2,380 dolar gibi yüksek bir rakama ulaşıyor.

Bu devasa harcamaların karşısında, barış inşa faaliyetlerine yal­nızca 49,6 milyar dolar ayrılıyor. Böylesi­ne devasa bir ekonomik yükle sürdürüle­bilir kalkınma nasıl finanse edilebilir? Bu paradoks, dünya barışının gerçek anlam­da desteklenmediğini ve sürdürülebilir kalkınmanın öncelik sıralamasında geri planda kaldığını gösteriyor. Savaşın yarat­tığı insani kriz ise daha derin bir yara. Şid­detli çatışmalar nedeniyle 110 milyon kişi mülteci veya ülke içinde yerinden edilmiş durumda. 16 ülke, yarım milyondan faz­la mülteciye ev sahipliği yapıyor.

Bu kriz, yalnızca savaş bölgelerini değil, dünya ge­nelindeki toplumsal dengeyi de tehdit edi­yor. Rapor ayrıca, özellikle Kuzey Ameri­ka ve Orta Doğu gibi bölgelerde artan şid­det ve güvensizlik durumuna da dikkat çekiyor. İzlanda, en barışçıl ülke konumu­nu korurken, Afganistan en az barışçıl ül­ke olmaya devam ediyor. Bu veriler, dünya genelinde barışa yönelik ciddi tehditlerin varlığını ve barış inşa çabalarının ne den­li yetersiz kaldığını gözler önüne seriyor.

Barış, ekonomik istikrar, sosyal refah ve sürdürülebilir kalkınmanın olmazsa olmazı. Ortak çaba gösterilmezse, küçük çatışmaların artışı, gelecekte daha büyük çatışmaların olasılığını artırıyor. Örne­ğin, 2019’da Etiyopya, Ukrayna ve Gazze küçük çatışmalar olarak tanımlanmıştı.

Barış sadece çatışmaların sona ermesiy­le değil, toplumların temelinde yer alan adalet, eşitlik ve kapsayıcılıkla inşa edi­lir. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, bu doğrultuda dünya genelinde adaleti ve gü­venliği sağlayarak barışın korunması ge­rektiğine dikkat çekse de gelecek nesille­re daha barışçıl bir dünya bırakmak, tüm uluslararası aktörlerin ortak sorumlulu­ğu. Barış inşa etmek için daha fazla yatı­rım yapılmadığı sürece, küçük çatışmalar büyük savaşlara dönüşme riskini taşıma­ya devam ediyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Etkileşim mi eylem mi? 11 Aralık 2024
Trump’a rağmen 20 Kasım 2024
Sessiz Çöküş 13 Kasım 2024
Sınıfsal kalkınma 30 Ekim 2024
 Kalkınma Krizi: 3.2 24 Ekim 2024