Savaş ve ihracat
İhracatçının hava durumu ile bile ilgilenmesi gerektiğini (şaka yolu da olsa) yazmıştım bir sohbetimizde.
Bu bir gerçek, daha doğrusu kaçamayacağımız bir olgu.
İhracatçı olarak kendimizi içerisinde bulunduğumuz yerel pazara ve ülkemiz dünyasına ve salt kendi koşullarımıza kısıtlarsak, sonumuzu da hazırlamış oluruz. Bu kısıtlama salt ekonomik ve ticari hareketlerle değil sosyal, kültürel, siyasi boyutlar da dahil olmak üzere hiçbir konuda olmamalıdır.
İhracatçının gözü, kulağı her türlü kıpırdanmaya, gelişmeye, olumlu veya olumsuz hareketlere açık olmalı ve bunları yorumlamaya çalışmalıdır. Kendi yorumları ile yetinmeyip çevresinde bunları değerlendirenlerin görüşlerini de dikkate almalıdır.
Dünyamız oldukça hareketleniyor. Hele ortasında bulunduğumuz ilginç ve her an her şeyin olabilme olasılığı olan bu coğrafya, bizleri her an beklenmedik sürprizlerle karşı karşıya bırakabilir.
Başımıza gelebilecekler hakkında biraz geniş düşünür olmak da gerekir. Çevremizde yer alan savaşların bize getirebileceği riskler neler olabilir?
Sizlere bu konuda başımızdan geçen ve "ihracatın riskleri" başlıklı sohbetimizde küçük bir referans verdiğim bir olayı anlatarak tedbirli olmanın getirdiği olumlu sonuçları paylaşmak istiyorum.
Eski Yugoslavya parçalanmadan önce, eski bir müşterimin yönlendirmesiyle, bir teklif verdik. Yugoslavya'daki müşterimiz bu işi yapıp yapamayacağımızı anlamak için bizi ziyaret edip yeterliliklerimizi yerinde denetlemek istemişti. Gelmelerini kabul ettik, geldiklerinde işi nasıl yapacağımızın planını anlatıp üretim yerlerini ve organizasyonumuzu gösterdik. İkna oldular ve döndüklerinde de verdiğimiz proforma fatura karşılığında gereken akreditifi açtılar. Bizler de bu ihracat için gereken ön hazırlıkları başlattık.
Ancak!
Bu ülkenin içerisinde bulunduğu siyasi çalkantıları düşünerek, biraz tedbirli olmak ihtiyacı ile bankamızla konuşarak, gelen akreditifin akıbetini araştırdık. Akreditifimiz sorunsuz ve gerçek bir belge idi ve karşılığı da (rambursmanı) Alman Doyçe Bank (Deutsche Bank) üzerinde görünüyordu. Bizler bu görünümle yetinmeyip, bankamızdan Almanya'dan akreditif karşılığının olup olmadığının sorgulanmasını istedik.
Gelen cevap bizleri şoke etti!
Çünkü akreditif gerçekti, ancak karşılığı dövizler Alman bankasına yatırılmamıştı ve rambursman (akreditif ödeme hesabı) olarak gösterilen hesapta döviz yoktu.
Hemen hızla durum değerlendirmesi yapıp, ihracat hazırlıklarını durdurduk ve durumu müşterimize bildirerek, bu sorun çözümlenene kadar işlem yapmayacağımızı bildirdik. Doğal olarak müşterimiz çok şiddetli bir tepki gösterdi. Ancak sunduğumuz belge ve bilgiler o kadar sağlamdı ki karşı çıkması olanaksızdı.
Sonuç olarak, biz o işi yapmadık ve yapmamız halinde de olabilecek olumsuzluklardan kurtulduk.
Bu nasıl olmuştu?
Alıcımızın ülkesindeki siyasi istikrarsızlıkların bize getirebileceği riskleri önceden hesaplayıp tedbir almıştık.
Şimdi işlerimiz biraz daha kolay. Bu konuda ihracatlarımızı sigorta ettirmemiz mümkün. Çeşitli kurumlar, bu sigortalama değişik seçenekler sunuyor. Ancak biz ihracatçılara düşen görev, pazarlarımızı ve ona etki yapabilecek her türlü gelişmeyi göz önüne alıp ona göre tedbir almak.