Savaş mı, barış mı?
ABD Başkanı Trump için kimi zaman çılgın ifadesini kullanmaktan kendimi alamıyorum. Duyanlar genelde olumsuz eleştirdiğim kanaatine varsa da aslında ben daha çok ezber bozan davranışlarını kastediyorum Başkan’ın. Hiçbir Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nda görmediğimiz kadar sert ve direk açıklamaları ile geldiği günden, hatta düzeltiyorum gelmeden öncesinden beri dikkatleri üzerine çekmekte. Ve dünyada pek çok ülkenin mırıldanarak dile getirdiği korumacılık ve ülke menfaatlerinin ön planda tutulması kavramlarını, küreselleşen dünyaya rağmen de sıkça dile getirerek ticaret savaşlarının da mimarı olarak tarihteki yerini aldı. Trump, Fox Business Network’a "Çin ile ticaret anlaşmasına varamazsam ek gümrük vergileri getireceğim" diyerek böyle bir durumda hem ek gümrük vergileri, hem de yeni vergileri uygulayacağını açıkça ortaya koymuş oldu.
Hafta sonu Japonya’da gerçekleştirilecek G20 zirvesinde belli ki bu iki lider bir araya gelerek bol bol konuyu istişare edecekler. Öte yandan ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, ABD ile Çin arasındaki ticaret anlaşmasının yüzde 90 tamamlandığını belirtti. Mnuchin CNBC ile yaptığı söyleşide, "Anlaşmanın yaklaşık yüzde 90'ını yaptık ve anlaşmayı tamamlamanın bir yolu olduğunu düşünüyorum" dedi. ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, ABD ile Çin arasındaki ticaret anlaşmasının "yaklaşık yüzde 90 oranında" tamamlandığını belirtti. Bakalım 11 aydır süren ticaret savaşları bu anlaşma ile dinecek mi…
G20 zirvesinin taslak bildirgesi küresel ekonomik büyümenin güçlenmesi için serbest ticarete ağırlık vermesi çağrısını içerecek. Zirveye ev sahipliği yapan Japonya, küresel ticarette korumacılığı reddeden ifadelere karşı olan ABD ile uluslararası ticarette daha fazla gerilime karşı olan diğer ülkeler arasında ortak zemin oluşturmaya çalışarak zor bir görevi üstlenmiş oldu. Asahi gazetesinde yer alan bildirge taslağına göre G20 ülkeleri serbest ticaret ve teknolojik inovasyonun yaygınlaştırılmasının küresel ekonominin iki temel itici gücü olduğuna da dikkat çekecek. Avrupa ülkeleri ise korumacı ticaret politikalarını yayılmasını istemiyor ve önleyici mesajların yayınlanmasını özel olarak talep ediyorlar.
Gelişmiş ve gelişmekte olan 20 büyük ülkenin oluşturduğu G20 grubu, küresel finansal krizle mücadele için 2008 yılında yaptığı ilk toplantıdan beri her bildirgede korumacı politikalar ile mücadele edilmesi çağrısında bulunuyordu. Ancak ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin baskısı sonucu geçen yılki zirve bildirgesinden bu ifade çıkarıldı. Geçen yılki zirveden bu yana "korumacılık" G20 toplantılarda ele alınamayan bir konu oldu. Trump yönetimi Çin ve diğer ülkelere getirdiği gümrük vergilerine getirilen eleştirilere karşı son derece sıkı bir tutum izliyor. Küresel finans krizi sonrasında gelişen ülke merkez bankalarının parasal genişlemeye gitmesiyle Türkiye'nin de aralarında olduğu gelişen ülkeler büyük fayda sağlamıştı. Fed ve ECB'nin bu yıl atacağı gevşeme adımı piyasalarda etkisini göstermeye başladı. Gelişmiş ülke merkez bankaları kararları, faiz indirimi gelmemiş dahi olsa, yeni bir parasal genişleme dönemine girildiğini ortaya koyuyor.
ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) faiz indirimine dair önemli açıklamalarda bulunurken Japonya Merkez Bankası (BoJ) genişleyici para politikasına devam etme kararı aldı. Tüm analizler, küresel büyümenin yavaşladığı, risk iştahının düştüğü, jeopolitik risklerin arttığı bu dönemde gelişmiş ülke merkez bankalarının aldığı kararların gelişmekte olan ülkeler açısından pozitif olacağını tahmin ediyor. Gelişen ülke merkez bankalarının parasal genişlemeye gitmesi, bizim ve diğer gelişmekte olan ülkelerin menfaatine bir durum olarak görülebilir. Tabi Avrupa'da yaşanacak bir parasal genişleme olması hali bizim için çok daha fazla yatırımcı çekmeye yarar görüşünü taşıdığımı belirtebilirim. Diğer bir deyişle dünyada para bollaşacak, ancak Avrupa’da bollaşması ülkemizin daha çok işine gelmekte.
G20 önemli bir zirve, biz de ülke olarak orada yer alıyor olacağız. İstanbul Belediye seçimlerini de geride bıraktığımız bu günlerde, dünyada olup bitene ve üzerimizdeki etkilerine odaklanmamız daha yerinde olsa gerek. Pazartesi günü dünya ekonomisi için yeni bir sayfa açılabilir ve umarım bizim için umut verici bir sayfa olur.