Savaş kararı tekrar değerlendirilmelidir!
Bir yıl geriye gidecek olursanız, ülkemizde PKK terörünün sona ermekte olduğunu, hükümetinin PKK ile diyalog yürüttüğünü, sorunun siyaset yoluyla çözülmeye çalışıldığını söyleyebilirdiniz. HDP heyetleri İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşüyorlar, bilahare sonuçlar Kandil dahil ilgililere iletiliyor, çözüm arayışı sürüyordu. Bu arada iş adamları Güneydoğu Anadolu’ya gidiyor, olanakları inceliyor, bölgeye yatırımdan söz ediyorlardı. Bazı çevrelerden tepkiler gelse de, yaygın kanı uzlaşmazlıkların siyaset alanına aktarılması, çözüm arayışlarının o arenada sürdürülmesi idi. Son seçimlerde HDP’nin tek etnik kökene dayanmak yerine tüm Türkiye’ye hitap eden, demokratikleşmeyi, özgürlükleri savunan bir parti konumuna gelmesi genellikle olumlu karşılanmış, seçim barajını kolaylıkla aşması mümkün olmuştu.
Bugün ülkemizin uzun süredir artık geride kaldığı sanılan, iç ve dış savaşa geri dönmesi üzücüdür. Ayrıca, bu siyaset değişikliği açıklanmaya muhtaçtır. Hükümet PKK’nın silahları bırakmadığını ileri sürerek, PKK’ya karşı yürütülen harekatı savunmaktadır. Ancak aynı koşullar uzun süredir varken, hükümet yakın zamana kadar durumu rahatsız edici bulmamış, çözüm sürecinin ilerlediğini iddia etmişti. Şimdi ne değişmiştir ki bir yandan geçmişte varılan mutabakatlar inkar edilmekte, diğer yandan askeri harekat yoğunlaşmakta, maalesef askerlerimiz, polisimiz ve insanlarımızdan kayıplar verilmektedir. Daha da endişe verici olarak, HDP’nin kapatılması, bazı milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak yargılanmaları istenmektedir.
Hükümet PKK’nın silahlarını bırakmasını, HDP’nin de PKK’yı kınamasını istemektedir. Bu bekleyişler ilk bakışta makul bulunsa da, dünyada yaşanan terör tecrübeleri muvacehesinde gerçekçi gözükmemektedir. Silahlı unsurlara dönük iç ve dış destek, ancak siyasi alanda çözüm üretildikçe zayıflamaktadır. Buna karşılık, terör grupları ile siyasi örgütler arasında iletişim gerçekleşmeden şiddet unsurlarının ikna edilmesi mümkün olmamaktadır. Terör unsurlarının barış ortamına nasıl entegre edilecekleri, suç niteliğindeki eylemlerinden ne oranda ceza görecekleri ve benzeri hususlar çözüm içinde yer alacağından, bu konulardaki uzlaşma arayışlarında onlarla iletişime ihtiyaç vardır. Dolayısıyla HDP şayet PKK’ye karşı kesin cephe alırsa, iletişim için bir başka örgüte ihtiyaç duyulacaktır.
Başlatılan mücadelenin, yenilenmesi muhtemel seçimlerde çoğunluk partisine yeniden iktidar kapılarını açmasının ümit edildiği, mevcut politikanın bu amaca dönük olduğu ileri sürülmektedir. Maksat bu ise, kısa vadeli ve belki de gerçekleşmeyecek amaçlar için, uzun vadede büyük maliyetler, vahim sonuçlar getirebilecek bir yola girilmiştir. Maksat, bir terör örgütünü etkisizleştirmekse, geçmişte sadece silahlı mücadele ile bunun mümkün olamayacağı görülmüştür. Her halükarda, savaş kararının acilen tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir.