Şaşırtan büyüme
Peş peşe gelen seçimler, referandum, bir türlü sonu alınamayan terör ve çatışma, bir de bu araya sıkışmış olan nafile bir kalkışma hepimizi karamsar yana itmiş gibi görünüyor. Dün açıklanan 2017 yılı birinci çeyrek verileri hepimizin büyüme tahminlerinde yaya kaldığımızı, karamsar yanda yer aldığımızı gösteriyor. Başlığa koyduğum “şaşırtan” nitelemesinin nedeni bu. 2016 yılının üçüncü çeyreğinde eksi 1.3 boyutunda kalan, son üç ayında yüzde 3.5 olan büyüme oranı bu yılın ilk çeyreğinde adeta zıplayarak yüzde 5 düzeyine çıkmış.
Bu sadece bizim yerel ölçülerimize göre değil mevcut koşullarda dünya ölçeğinde de epeyce yüksek bir büyüme hızı. Şaşırtıcı olmasının bir boyutu bu. Beklenen, üzerinde uzlaşı olan (konsensüs) tahminlerin epey aşılmış olması da şaşırmanın ikinci boyutu. Beklentiler son iki haftaya kadar yüzde 3.2 ile yüzde 3.6 arasında değişiyordu. Bir çok tahminci kendi yayınlarında birinci çeyrek büyümesi üzerindeki uzlaşmayı yüzde 3.5 olarak açıklamıştı. Son iki haftaya kadar uzlaşı bu sayılar etrafında dolaşıyordu. Gerçekleştiği açıklanan yüzde 5 büyüme hızı beklentileri çok aştı. Ben de dahil çoğunluğun şaşırmasının ana nedeni bu.
Büyümenin ayrıntıları aslında şaşırmanın çok şaşırmanın gereksiz olduğu izlenimini veriyor. Zira büyümedeki hızlanma, bir çoğumuzun daha önceden dikkati çektiğimiz gibi, gözümüzün önünde gelişen birkaç nedenden kaynaklanmış. Bunların başında özellikle maliye alanında izlenen politikalarda gözlenen olağan dışı gevşeme geliyor. 2017 yılının birinci üç ayında sağlanan hızlı büyümenin önemli ölçüde bu dönemde uygulanan genişlemeci maliye politikasından kaynaklandığını düşünüyorum.
Seçim sürecinde başlatılan ve arkasından pek gevşetilmeyen bu politika ile devletin hem kendi harcamalarını (talebini) arttırdığını hem de özel kesimi harcamalarını (talebini) arttırmaya teşvik eden bir dizi önlemi devreye soktuğunu biliyoruz. Nitekim birinci çeyrekte devletin cari harcamalarında yüzde 9.4 oranında bir artış olmuş. Yani devlet bilinçli bir politika ile talep yaratmış. Öte yandan, özel alana dönük olarak da kredi desteği (örneğin Kredi Garanti Fonu), vergi aşındıran bir dizi vergi operasyonu, kredi kullanımında faiz yükünü düşüren (örneğin konut kredilerindeki düşük faiz uygulaması) gibi önlemlerle de özel tüketim harcamalarının, yani talebin genişlemesi de desteklenmiş.
Nitekim bu dönemde hane halkı tüketim harcamalarındaki artış yüzde 5.1 olarak ölçülmüş. Son beş çeyrekteki en yüksek tüketim harcaması artışı bu. Ancak özel tüketim harcamalarındaki artışın bütünüyle kamunun izlediği genişlemeci maliye politikasından kaynaklandığını düşünmek yanıltıcı olur. Referandumun ardından, temmuz askeri kalkışmasından sonra gelişen sakin dönemde beklentilerde, özellikle de risk algısı ve tüketici güveninde, gözlenen olumlu gelişmelerin de hane halkının tüketim harcamalarındaki artış üzerinde olumlu etkisi olmuştur. Öte yandan, özel tüketim harcamalarındaki artışın önemli bir kısmının da önceki dönemde belirsizlik, güven kaybı ve yükselen risk algısı nedeniyle ertelenmiş olan harcamaların geri dönmesinden kaynaklandığını da unutmamak gerekir.
2017 yılının birinci üç ayında büyümenin hızlanmış olmasında harcama (talep) artışını tetikleyen genişlemeci maliye politikası ve artan tüketici harcamalarının yanı sıra etkili olan üçüncü bir unsurun da ihracatta sağlanan yüzde 10. 6 oranındaki artış olduğu söylenebilir. Aynı dönemde ithalat artışının yüzde 0. 6 düzeyinde kaldığı düşünülecek olursa net ihracat artışının hızlanan büyüme ivmesine pozitif katkı verdiği anlaşılır. Bu arada, bu ölçüde hızlanmış büyüme sürecinde ithalat artışının neden ve nasıl bu düzeyde kaldığı da araştırılması gereken bir durumdur kuşkusuz.
Yılın ilk çeyreğinde büyümenin şaşırtıcı ölçüde hızlanmış olması olumlu bir gelişmedir kuşkusuz. Ancak bu oranda büyümeyi uyaran unsurların ortak niteliğinin bu büyümenin sürdürülebilirliği konusunda tereddüt doğurduğunu da bu değerlendirmeye eklemek gerekir. Genişlemeci maliye politikası kısa sürede büyük kamu açıkları yaratacaktır. Bunun ciddi bir istikrasızlık doğuracak olması genişlemeci maliye politikasının ömrünün görece kısa olacağına işaret ediyor. Benzer bir yargı özel tüketim harcamalarını arttıran kredi, vergi vb gibi unsurların yanı sıra beklenti ve risk algısındaki olumlu dönüşümler ve ertelenen harcamaların geri dönüşü gibi gelişmeler için de öne sürülebilir. Bunlar da uzun süre bel bağlanacak unsurlar değildir. Bu koşullarda, kalıcı ek düzenlemeler yapılmadığı takdirde, şaşırtan büyüme hızının sürdürülmesinin mümkün olmayacağını düşünmek yanlış olmaz herhalde.