Sarkozy'nin Fransa'sı

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Orhan AKIŞIK

Pazartesi günü sözde soykırımı inkar etmenin suç sayılmasını öngören yasa teklifi, Fransa

Senatosu'nda kabul edildi. Perşembenin gelişi Çarşamba'dan belliydi. Günler önce Sarkozy'nin bizim Başbakan'a yazdığı mektubu hatırlayalım. Fransa Başkanı mektubunda, yasadan iki ülke arasındaki ilişkilerin zedelenmeyeceğini umduğunu belirtmiş. Hani derler ya özrü kabahatinden büyük. Tamda öyle. Açıkçası, ben bu yasanın sadece iç siyaset hesaplarıyla da çıkarıldığını düşünmüyorum. Fransa ile yıldızımız hiç barışmıyor. AB'ye tam üyelik yolunda kararlı Türkiye'nin önündeki en büyük engelin bu ülke olduğuna şüphe yok. Tamam, Sarkozy Türkiye'ye karşı. Ya diğerleri? Valery Giscard d'Estaing, Jacques Chirac Türkiye sempatizanı mıydılar? Hepsinin ortak özelliği, Türkiye'nin tam üyeliğine karşı sert muhalefetleri. Sarkozy, Başkan seçilmeden önce de bize dostane duygular beslemiyordu. 2007'de başkanlık koltuğunu Chirac'dan devraldıktan sonra bu muhalefeti daha da ileriye götürdüğü görülüyor.

Sarkozy'ye destek giderek azalıyor

Fransa Başkanı'nın yaklaşan seçimler öncesinde popülaritesi giderek azalıyor. Esasen, siyaset ve ekonomideki kötüye gidişi durdurmak için önünde zaman da kalmadı. Fransa'nın önde gelen gazetelerinden Le Monde'ın haberine göre anketlerde Sarkozy, yüzde 29 oyla birinci gelen sosyalist rakibi François Hollande'ın arkasından yüzde 23'le ikinci sırada yer alıyor. Aşırı sağcı Marine Le Pen'in oyu ise yüzde 18'lerde. İş dünyasında da Sarkozy'ye güven giderek azalıyor. Fransız işadamlarının yarısından fazlası, halkın çok daha büyük bir yüzdesi ekonomideki geriye gidişten rahatsız. Büyüme neredeyse yüzde sıfır. Dış ticaret açığı rekora koşuyor. Özel sektör geriliyor. Kamu sektöründe istihdam edilen işçi sayısı yaklaşık 5.5 milyon. Bu rakam, nüfusu Fransa'dan 20 milyon daha fazla olan Almanya'nın kamu sektöründe çalıştırdığı işgücünün de üzerinde. Geçtiğimiz günlerde ülkenin AAA olan kredi notunun Avusturya'ninkiyle birlikte Standard&Poor's tarafından AA+'ya düşürülmesi iyi olmadı. Kredi notunun düşürülmesi sadece borçlanma maliyeti ve açıkların daha da büyümesine neden olmayacak; aynı zamanda, birliğin iflasın eşiğindeki üyelerine yardım amacıyla oluşturulan Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun gücünü de zayıflatacak. Standard&Poors'un kararının hemen arkasından Sarkozy'nin açıkladığı 430 milyon euro tutarındaki yardım paketinin de artan işsizliği önlemesi zor. Sarkozy de Obama'nın yolundan gidiyor. Ücretler üzerinden işverenlerin ödediği vergileri, yani bordro vergilerini azaltarak işsizliğin artmasını önlemeye çalışıyor. Bundan doğacak açığı ise tüketim vergileriyle kapatmayı planlıyor. Sendikaların karşı çıktığı bu planın başarılı olması uzak bir ihtimal. Ülkenin kredi notunun düşürülmesinde geciken ekonomik ve sosyal reformlar, artan borçlar ve gerileyen ekonomik büyüme kadar, 2009'dan bu yana daha da derinleşen ekonomik krizin payının olduğu da muhakkak. Ekonomi büyük ölçüde sosyal transferlerle desteklenen tüketime dayalı olarak büyüyor. Borçlanmaya dayanan transfer harcamalarının milli gelir içindeki payı ise yüzde 33.

Fransız ekonomisi rekabet gücünü kaybediyor

AB'nin iki güçlü üyesi Fransa ve Almanya, son yıllarda ekonomilerinde meydana gelen zıt gelişmelerle birbirlerinden süratle ayrışıyorlar. Son 20 yılın en düşük işsizlik oranına sahip

Almanya'ya karşı Fransa, 1999'dan bu yana işsizliğin en yüksek olduğu dönemini yaşıyor. 2011 sonu itibariyle yüzde 9.8 oranında olan işsizliğin OECD'nin tahminlerine göre bu yıl yüzde 10'u aşması bekleniyor. İşsizliğin yüksek olmasının bir nedeni yüksek ücretler. Diğer bir nedeni ise Standard&Poors'un açıklamasında da belirtildiği gibi işgücü piyasasının istihdam artışına imkan verecek biçimde esnek olmaması. İşsizlik yardımları oldukça yüksek. Sosyal güvenlik sistemi sürekli açık veriyor. Ekonominin yeniden rayına oturtulabilmesi için kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç var. Ancak devam eden kriz ve yaklaşan seçimler bu yolda adımlar atılmasını engelliyor.

İşçilik birim maliyetleri 1999'dan bu yana Almanya'da yüzde 18 oranında gerilemesine karşılık Fransa'da yüzde 3.5 oranında artmış. Fransa asgari ücretteki yüksekliğiyle de başı çeken ülkelerden. Saat başına 9 euro olan asgari ücret ayda yaklaşık 1400 euroya tekabül ediyor. Yüksek asgari ücret işsizliği arttırmak dışında rekabet gücünü de zayıflatıyor. Ülkenin ihracat rakamlarından bunun etkisini görmek mümkün. 2000 yılında dünya ihracatında yüzde 5 paya sahip Fransa'nın 2010'da ihracattaki payı yüzde 3.4'e kadar gerilemiş. Yine 2011'de dış ticareti fazla veren Almanya'ya karşılık Fransa'nın dış ticaretindeki açık rekor seviyede.

2012'de birliği ayakta tutma çabaları artacak

Parasal Birliğin üyeleri arasında farklılıklar giderek büyüyor. AB ülkelerinde çalışanlar arasında huzursuzluk artıyor. 2012'nin öncekinden farklı olarak euronun ayakta kalabilmesi çabalarının üst düzeyde sergilendiği bir yıl olacağı kesin. Fakat bu çabaların ortak para birimini korumaya yetip yetmeyeceği belli değil. Almanya ve Fransa liderliğindeki Avrupa ağırlaşan sorunların üzerine cesaretle gitme yerine ertelemeye kalkarsa, 2012 Parasal Birliğin sonunu getirebilir. Bu durumda Almanya'ya da kendi başının çaresine bakmaktan birşey kalmayacak. Politikacıların aksine Alman halkı arasında birliğin geleceğine ilişkin şüpheler artıyor. Bir zamanların güçlü parası Alman Markına dönülmesini isteyen Almanların sayısı hiç de az değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016