Sarı Melek
Trump’a düzenlenen suikast girişimini de yaşadık ve bunu “önceden” gören astrologlara da primimizi verdik, sosyal medyada kaşının üzerinde gözü olduğu için “çok şüpheli” davranışları olan sivilleri izledik, acayip güzel komplo teorilerini de okuduk.
Şimdi sıra bu hadise sonrasında Trump’ın ne kadar fazla prim yaptığına dair anketler, ardından seçimi kazandıktan sonra Powell’ı görevden alacağı, Dolar’ı nasıl zayıflatacağı, faizin düşmesine nasıl sebep olacağı gibi hikayelere geldi.
Ben de bana bu köşede yazmanın verdiği yetkiye dayanarak izninizle kendi düşüncelerimi ifade edeyim. Bu suikast olayı büyük ihtimalle gerçekten Trump’a gidecek oylarda bir miktar artışa neden olacaktır. Zaten karşısında dikkate değer bir rakip olmadığı için böyle bir olay olmasaydı da kazanma ihtimali son derece yüksek. Parantez içinde ifade etmem lazım; siyaset konusunda tahminlerim neredeyse hiçbir zaman tutmadı – Trump’ın seçime girdiği ilk dönemde kazanması imkânsız diyordum, adam seçimi kazandı. Brexit mümkün değil dedim, referandumdan çıkış kararı geldi. Örnekleri çeşitlendirmem mümkün…
Dünya e-globalizasyon sürecinde
Kaldığımız yerden devam edersek, seçimi kazanması halinde öngörülebilir kararlardan bazıları Çin menşeili malların ithalatına çeşitli zorluklar getirilmesi, savaş bölgelerine yapılan askeri ve ekonomik yardımların hızlıca azaltılması, ilerleyen zamanlarda istihdam verilerinin yavaşlamasını da arkasına alarak faiz indirimi için Fed’e baskı yapması, temiz enerjiye olgusunu desteklemeyen her türlü karar/açıklama olabilir.
Piyasaya etkilerini ise ilerleyen zamanlarda değerlendireceğim, şimdiden söyleyeceklerim çok havada olacaktır ve yukarıdaki gibi uygulamaların dozajına göre piyasa etkisi farklılık gösterecektir. Ama bir şeyden eminim; ne yazık ki dünya devam eden bir de-globalizasyon süreci içinde ve bu insanların seyahat özgürlüğünden tutun da, ticarete kadar yaşam biçimlerini sınırlayıcı etkiler gösterecek gibi duruyor. Klasik olarak hammadde fiyatlarını yukarı sürecek bir ortama doğru koşarak gidiyor olabiliriz. Yani emtia piyasaları büyük ihtimalle oyun değiştirici olacak.
ABD gayri menkul piyasası
Yeni “eski başkan”, yeni umutlar… ama işin gideri sanki öyle değil. ABD’de en son büyük krizin adı emlak piyasası kaynaklı krediydi. Şimdilerde ise belki ABD ülkesi genelinde henüz değil ama bölgesel olarak bir gayrimenkul krizi yükleniyormuş gibi görünüyor.
ABD’de arayacağınız her türlü gayrimenkul istatistik verisine ulaşabileceğiniz Reventure verilerine göre ABD’de yeni konut kredilerinde (mortgage) medyan ödeme taksiti hane hane halkı gelirinin %41’inden fazlasına denk geliyor. Düşünün, sizin ve eşinizin toplam aylık gelirinin neredeyse yarısını ev kredisine ödüyorsunuz. Ne düşündürdünüz?
ABD’li açısından ise olayı şöyle düşünün; 2008’deki mortgage krizinde bile aylık medyan ödeme hane halkı gelirinin %39’unu çekiyordu.
Ev kirası geliren %30'u olmalı
Bir de kiralama açısından verilere bakarsak medyan ev kirası ABD genelinde aylık gelirin %30’una geliyor. Doğrusu bence bu maksimum seviye demek. Yani ev kirasına ödenen tutarın aylık gelirin maksimum %30 kadar olması mantıklı olabilir. Ancak faizin yüksek olduğu durumlarda aslında bu da sermaye maliyeti açısından bakıldığında pahalıdır – bizde kimse buna bakmaz.
Dolayısıyla Amerikan ekonomisi ve tüketicileri açısından gelinen noktada ev sahibi olmak en son 45 yıl önce bu kadar pahalı olmuştu. Şimdi düşünelim, ev sahibi olmanın bu kadar pahalı olduğu bir ortamda bundan hangi verilerin nasıl etkilenmesini bekleriz?
Tabi ki ev satışları, mortgage başvuruları, inşaat izinleri, inşaat başlangıçları gibi gayri menkul verilerinin negatif etkilenmesi gerekir. Bu yazıyı hazırlarken verilerin en güncel haline baktım, gerçekten de bahsi geçen verilerin hepsi aşağı burun kıvırmışlar ve bazıları 2019’dan bu yana en düşük seviyelerinde.
Ne yazık ki bu daha başlangıç gibi gözüküyor. Siz bir de bu kredileri ödeyemeyen Amerikalıların sayısının arttığını düşünün. Sanırım dünyanın o ucunda hayat sarpa saracak, elinde nakdi olan fırsatlar bulacak. Göreceğiz…