Sarayımız hayırlı olsun
İster Ak Saray deyin, isterseniz ana muhalefetin uygun bulduğu adı kullanıp Kaçak Saray deyin, kısmen Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine inşa edilen, başbakanlık binası denilip, cumhurbaşkanlığına tahsis edilen, ve tuhaf bir mimari sentezini yansıtan bin odalı binayı uzun süreler tartışacağız.
Tartışmanın boyutları zengin. İlkin, bina Atatürk Orman Çiftliği arazisine inşa edilmiş. Bunun arazinin kullanımına ilişkin hukuki kısıtlamalara uygun olmadığı söyleniyor. Bu nedenle mi bilmiyorum ama sarayın bulunduğu yere Beştepe gibi bir isim verilerek, Orman Çiftliği ile çağrıştırılmasından adeta uzaklaşılmak isteniyor. Sonra, binanın ruhsatı olmadığı söyleniyor. Açıklanan belge, ruhsat alınmadığı sözlerine karşı üretildiği izlenimi veriyor. Ancak, itiraf edelim ki, kamuda ruhsatsız inşaat alışkanlığı bu defa ortaya çıkmış, hiç görülmemiş bir olay değildir. Bir üçüncü konu, idari yargının inşaatı durdurma kararı almış olması. Bu karara hükümetimizin duyduğu kızgınlık, o dönemin başbakanına bir ülke yöneticisinin hiç söylememesi gereken ”Sıkıysa yıksınlar!” sözünü söylettirdi. Devletin hukuka uymayacağını söyleyen yetkililer, amaçlamasalar da, hukuka vatandaşın da uymamasını teşvik etmiş oluyorlar. Ayrıca, Sayıştay da yapılan işler için müteahhite devletin öngördüğü miktarların çok üstünde ödeme yapıldığını tespit etmiş. Hükümet katından yapılan açıklamalar inşaatın çok özel niteliğinin bu türden ödemeleri gerektirdiği mahiyetinde. Ancak farklar o kadar büyük ki, daha tatmin edici bir açıklamaya ihtiyaç var.
Tartışmanın tamamen siyasi boyutu da var. Ülkemizde Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Cumhurbaşkanlığı konutu ve büroları Çankaya’da idi. Gelenekselleşmiş olan yerleşkeden neden vazgeçildiğine ilişkin tatmin edici bir açıklama yapılmamıştır. Doğru olduğunu düşünmek istemem ama taşınmanın, taşınanın Atatürk’e sevgisiyle ilgili olduğunu ileri sürenler dahi var. İkinci siyasi konu ise binanın maliyeti. Yüz milyonlarca lira veya dolar tutan bir inşaat gereksiz bulunuyor, bu paranın daha verimli bir şekilde kullanılabileceğine işaret ediliyor. Hemen belirtelim, böyle bir binanın yapılması hükümetin tasarrufudur. Muhalefet eleştirebilirse de, hesabı sandıkta sorulur.
Cumhurbaşkanımız, binanın kendisinin değil milletin malı olduğunu söyledi. Ülkenin itibarı ile mütenasip olduğunu da ekledi. Binanın mülkiyetine ilişkin ilk cümle doğrudur. Buna karşılık, binanın ihtişamı ile ülkenin itibarı arasında kurulan bağ tartışılabilir. Adını taşıyan kanunların mucidi muzip akademisyen Parkinson, ülkelerin güçten düşmeye başladıktan sonra ihtişam sembollerine yöneldiklerini ileri sürmüştür. Biz yükselen bir toplum olduğumuza göre, böyle bir binaya belki gerek olmadığı söylenebilir ama artık çok geç. Yeni sarayımız hayırlı olsun.