şapkamızı önümüze koyup düşünelim!

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

GENİŞ AÇI / Serhat Gürleyen sgurleyen@isyatirim.com ABD ekonomisindeki durgunluk ve küresel mali sistemdeki dalgalanmalarla zayıflayan Türk Lirası içeriden gelen dalgalara dayanamadı ve önemli oranda değer kaybetti. Türk Lirası bir ABD Doları ve Euro'dan oluşan döviz sepetine karşı sene başından bugüne yüzde 14 değer kaybetti. Bu süre içinde hisse senedi piyasasının yüzde 25 gerilediğini ve gösterge faiz oranlarının 200 baz puandan fazla arttığını hesaba kattığımızda ortaya çıkan tablo Türk Lirası cinsi aktiflerin önemli ölçüde değer kaybettiğini gösteriyor. Fiyatların bu denli ucuzlamasına rağmen yabancı sermaye Türk Lirası cinsi varlıkları almak için çok da iştahlı gözükmüyor. Polonya, Brezilya, Macaristan, Rusya gibi gelişmekte olan ülke piyasalarında yaşanan kayıplar önemli ölçüde geri alınırken Türkiye piyasası dip seviyelerine yakın yerlerden işlem görüyor. Türkiye gibi tasarruf oranı düşük olan ve yurtdışı kaynaklarla büyümesini finanse eden ülkelerdeki dalga boyunun daha yüksek olması normal. Ancak gelişmekte olan ülkeler liginde küme düşme tehlikesi yaşamamızda AKP'nin ikinci iktidar döneminde izlediği hatalı politikaların etkisini kabul etmek gerekiyor. 2007 yılı genel seçimleri Türkiye ekonomisindeki iktisadi ve siyasi dönüşümü tamamlamak için altın bir fırsat vermişti. Bu fırsatı değerlendirmek için AKP hükümetinin halletmesi gereken iki önemli mesele vardı. (i) Seçimler sırasında bozulan mali disiplini düzeltecek ve yapısal sorunları çözecek adımları atarak piyasalara güven vermek. (ii) Toplumun geniş kesimlerini kucaklayan bir uzlaşma sağlayarak genel seçimler sırasında bozulan siyasi istikrarı tesis etmek. Seçmenin verdiği bu tarihi fırsat maalesef değerlendirilemedi. AKP'nin ikinci iktidar döneminde ilk yedi aylık dönemde gerek iktisadi gerekse siyasi istikrarın sağlanmasında önemli bir başarı sağlanamadı. 60. Hükümet'in yarı yıl karnesine baktığımızda 2003-2006 dönemindeki başarılı dönemin ardından bir duraklama dönemine girdiğimizi görüyoruz. Ekonomi cephesinde işler kötüye gitmeye başladı: (i) 2007 yılı büyümesi yüzde 4.5 ile 2001 yılından bu yana görülen en düşük seviyeye geriledi (ii) Mart ayı enflasyonu yüzde 9.1 ile yüzde 4'lük hedefin çok üzerinde seyrediyor (iii) Şubat ayı kümüle cari dengesi 39 milyar dolarla yükselmeye devam ediyor (iv) 2007 yılı konsolide kamu sektörü faiz dışı fazlası 29 milyar YTL ile program taban hedefinin çok altında kaldı. Küresel dalgaların sertleşmesine rağmen, AKP hükümetinin gündeminde mali disiplin, yapısal reformlar gibi iktisaden öncelikli konular değil, yerel seçimlere yönelik düzenlemeler yer aldı. Siyaset cephesinde de benzer bir tablo gördük. Toplumun geniş kesimlerini kucaklayan bir uzlaşma sağlayarak genel seçimler sırasında gerginleşen ortamı yumuşatmak yerine turban konusu aylar boyunca gündemin ilk maddesi oldu. Ekonomi cephesinde yapılan hatalarla zayıflayan Türk Lirası'nı çökerten son darbe siyaset sahnesinden geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın AKP'nin kapatılması için açtığı dava ve ardından hükümet yetkililerinin izlediği tutum siyaset sahnesini gererken Türkiye piyasalarındaki risk priminin tırmanmasına neden oldu. Bundan sonra ne olacak diyenler için senaryo analizi önümüzdeki haftalara kaldı...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019