Şapkadan tavşan yerine temel sorunlarımıza çözüm çıkarsak?

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Merkez Bankası (MB) son zamanlarda döviz piyasasındaki hareketlere karşı bazı adımlar atıyor. Bunlardan ihracat reeskont kredilerine ilişkin olanı geçen yazıda tartışmış “ve ne gerek var” demiştim. Zira Şubat 2018’e kadar yürürlükte kalacak bu kararla süre zarfında kredisini geri ödeyecek olana MB eliyle kaynak aktarılıyor, buna karşılık bu süre başlamadan birkaç gün önce ödeyenler ya da bittikten hemen sonra ödeyecekler dezavantajlı duruma düşüyorlardı. Bu kararda en sakıncalı olan elbette işin “kaynak aktarımı” kısmı, avantaj/dezavantaj ikincil planda. Bir de döviz kurunun Şubat 2018 değeri için bir sinyal veriliyor. Bu sakıncalar nedeniyle “ne gerek var”dı.

Hafta başında bir MB yetkilisi şirketlere döviz kuru riski koruması sağlayacak Türk lirası uzlaşmalı vadeli döviz işlemlerine başlamayı planladıklarını açıkladı. Medyadan anladığım kadarıyla standart vadeli döviz işlemlerinden farklı bir adım atmayı planlıyor MB: İlerideki bir tarih için bir banka ile MB arasında mesela bir dolar 3.90 liradan 1 milyon dolarlık bir sözleşme imzalanıyor. O tarihte kur 4.0 lira olursa, aradaki fark (10 kuruş) ile bir milyon dolar çarpılıyor ve bulunan tutarı MB bankaya ödüyor. Tersine o dönemdeki kur 3.80 olursa bu sefere banka MB’ye bir milyon dolar çarpı 10 kuruş ödüyor. Standart vadeli işlemden farkı, sözleşmede geçen bir milyon doların el değiştirmemesi, sadece hesaplama için kullanılması. Bu tip işlemler Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerde daha önce uygulanmıştı. MB ile bu tip bir anlaşmaya girecek banka bunu müşterisi adına yapmış olacak. İşin elbette teknik ayrıntıları olacak: MB ihale sistemi ile bankalarla anlaşacak. İhalelerin tipi önemli olacak. Yapılan anlaşmalardan piyasa faizi sinyali alınacak falan.

Ayrıntılar bir tarafa, işin özü önemli; şu: Türkiye’de şirketler önemli miktarda döviz cinsinden borçlu durumda. Zaten Türkiye’nin “en kırılgan ülkeler” arasında gösterilmesinin temel nedenlerinden birisi de bu zafiyet. Öte yandan başta ABD Merkez Bankası olmak üzere gelişmiş dünyanın büyük merkez bankaları daha sıkı bir para politikası uygulama sürecine girdiler. Türkiye’nin ABD ve Avrupa ile dış politika alanında sorunları var. Döviz kurunda bu nedenlerle son haftalarda artış oldu. Dahası, çoğu analistin işaret ettiği gibi döviz kurunun ileride yukarıya gitme ihtimali az değil. Bu ihtimal döviz borçlusu şirketler açısından önemli bir risk. MB’nin atmayı düşündüğü adım öncelikle bu riski azaltmayı hedefliyor. Dikkat: Şirketler yükümlülüklerini yerine getirmek için yine döviz bulmak zorundalar; bu nedenle ortaya çıkan döviz talebi azalmayacak. Ama döviz kurundaki artışın yaratacağı “ileride daha da yükselirse” korkusuyla bir an önce döviz almaya çabalamak nedeniyle bu talebin kısa bir süre içinde döviz piyasasına yansıması bir miktar önlenmiş olacak. Aynı miktar döviz talebi daha makul bir sürede piyasaya yansıtılacak ve aşırı kur dalgalanmaları törpülenecek. Amaçlanan bunlar.

Elbette amaçlanana ne kadar yaklaşılacağı, farklı bir ifadeyle alınması düşünülen kararın döviz piyasasına ne derece rahatlık getireceği MB’nin yapacağı ihalelerin sıklığına ve her bir ihalenin üst sınırına bağlı olacak. MB açısından bakıldığında durum şu: Döviz rezervi etkilenmeyecek. Ama kur bu uygulama döneminde hep yukarıya gitme eğilimi gösterirse, büyük ihtimalle karşı tarafa lira cinsinden ödeme yapacak olan ticari banka değil MB olacak (yukarıdaki ilk rakamsal örnekteki gibi). Yani, MB bu tutar kadar para basacak. Buna karşılık döviz kuru piyasasındaki oynaklığı bir miktar engellemiş olacak.

Daha temelde ise şu soru var: Türkiye’nin “kırılgan beşli” arasında olduğu tüm dünyaya ilan edildiğinde 2013 yılındaydık. Peki o zamandan bu yana neden Türkiye’nin kırılganlığı azaltılmaya çalışılmadı? Öyle ya, o zaman aynı grupta yer aldığımız ülkelerin çoğu artık “kırılgan beşli” içinde değil ama biz inatla orada kalmaya devam ediyoruz. Sorunun temelinde yatan kırılganlıkla (şirketlerin bu kadar kolay döviz cinsinden borçlanmaları ve buna yol açan nedenlerle) mücadele etmediğimiz için de her Allah’ın günü şapkadan tavşan çıkarmaya çalışıyoruz. Üstelik bu tavşan çıkarma manevraları Türkiye’ye ilişkin risk algılamasını yükseltiyor. Öyle ya durup dururken MB şirketlerin kur riskini üstlenmiyor ya. Hakkını yemeyelim ama: Son günlerde sorunun temeline inileceği ve bazı düzenlemeler yapılacağı ilgili bakanlarca dile getirilmeye başlandı. Bunun ilk adımı olarak da MB’nin şirketlerin döviz borçlarının röntgenini çekebilecek şekilde veri toplamaya başladığı açıklandı. Umarız düşünülen adımlar peşi sıra atılır ve şapkadan tavşan çıkarma ihtiyacı zamanla ortadan kalkar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018