Sapına kadar lider olmak

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Bir ülkedeki lider

Yıl: 1983; Ekimin 23. günü. Yer: Beyrut’taki Amerikan askerlerinin kaldığı garnizon. Sabah iki kamyon yanaşır. İki intihar bombacısı kamyonlarını havaya uçururlar; 220 deniz piyadesi, 18 denizci asker , 3 karacı asker ölür. Bu, 2.Dünya Savaşı’ndaki Iwo Jima muharebesinden, Vietnam’daki Tet saldırısından sonraki, bir günde yaşanan en büyük Amerikan savaş kaybıdır. Ve 129 yaralının 13’ü de sonraki günlerde ölür. Peki, Amerikan askerlerinin orada ne işi vardı? Lübnan’daki iç savaşa müdahale için oluşturulmuş uluslararası barış gücüne ABD 800 kişilik bir katkıda bulunmuştu.

Bu olay, ABD için büyük bir şoktu. O tarihlerde ben Amerika’da idim. Tüm televizyonlar, programlarını keserek bu saldırıyı verdi. Amerikan kamuoyu “Sorumlu avı”na çıktı. Önce, Beyrut’taki Amerikan kuvvetlerinin komutanı “baş sorumlu” damgası yedi. Daha sonra Amerikan 6. Filo’nun komutanı. Son kişi de Genel Kurmay Başkanı oldu. İşte o anda bizim tür ülkelerde pek rastlanmayacak bir şey oldu. Başkan Ronald Reagan televizyona çıktı ve şöyle konuştu “Yaşanan müessif olayın sorumlusunu şurada burada aramayın. Bu ülkenin Başkanı ve dolayısıyla orduların başkomutanı benim. O zaman bu olaydan sorumlu olan da benim. Olayı inceleyeceğiz. Böyle bir şeyin tekrar etmemesi için gerekeni yapacağız”

Bir bankadaki lider

Yıl: 1994. Yer: Bir banka genel müdürlüğü; Teftiş Komitesi Üst Kurulu toplantısı.

O ana kadar sadece şubeler denetlenirdi. Teftiş raporları da bu komiteye sunulur, tartışılırdı. İlk kez genel müdürlük birimleri de denetlenmeye başlanmıştı. Denetlenen birimin yöneticisi de toplantıya çağrılmıştı. Denetimi yapan iç denetçi, raporunu okuyordu. Birimin yöneticisi tedirgindi. “Ama” diye başlayan bir iki müdahalede bulundu. Son müdahalesinden sonra Fransız Genel Müdür, öksürüp söz aldı. Birim müdürüne dönerek “Şunu belirtmem gerekir ” dedi. “Denetçi, eleştirisini yapacak. Ama onun eleştirileri sana değil, doğrudan bana. Çünkü burada Genel Müdür bensem, iyi işlerden de, kötü işlerden de ben sorumluyum. Denetçi, yanlış yaptıklarımızı söyleyecek. Sonra da biz sizinle oturup, bunları nasıl düzeltebiliriz diye konuşacağız. Gereken kararları birlikte vereceğiz”

Bir yorum

Yukarıda sözünü ettiğim iki olayda da büyük bir yönetim dersi vardı. Birisi, bir ulusun lideri idi, diğeri bir ticari kuruluşun. İkisinin de ortak yanı ne idi? Yönetim oyunundaki yetki ve sorumluluk kavramlarını biliyorlardı, uyguluyorlardı ve gerçek lider idiler.

Nasıl oynanır yönetim oyunu? Yönetim oyununda yöneticiye bir görev verilir. Bu görevi yerine getirmek için de yetki. Yetki, yöneticinin karar alma ve emir verme gücüdür. Yönetici, her görevi kendi başına yerine getiremeyeceği için belli bir hiyerarşi içinde görevleri alttaki kademelere dağıtılır. Buna işbölümü denir. Bu görev dağılımına eş olarak, yetkiler de dağıtılır. En tepedeki yönetici, yetkilerini bir alt kademeye, onlar da daha alttakilere devreder.

Şimdi “zurnanın zırt dediği yer”e geldik. Yönetim oyununda çok önemli olan bir ilke vardır: Yetki devredilir, sorumluluk asla. Evet, tepedeki yönetici yetkilerini dağıtır. Alttaki kişiler de bu verilen yetkiler ve kendilerine yukardan gelen direktifler doğrultusunda görevlerini yaparlar. Tepe yöneticisi, organizasyonunun olumlu sonuçlarıyla gurur duyabilir, hatta takımını unutup, her şeyi kendi yapmış gibi de övünebilir. Ancak işler ters gittiğinde, kuruluşunda yanlış işler yapıldığında da sorumluluğun kendisinde olduğunu unutmamalıdır. 

“Zaferlerin bir çok babası vardır; yenilgiler, yetimdir” derler. Ancak gerçek liderler, sorumluluklarının bilincindedirler. Gerçek liderler, sadece zaferlerde fener alayının başında halay çekmezler. İşler kötü gittiğinde, gayr-i meşru çocuklarına baba arar gibi, bir başka sorumlu aramazlar. Sorumluluklarına delikanlıca sahip çıkarlar. İşte o zaman, yukarıdaki iki örnekte olduğu gibi, “sapına kadar lider” olurlar. 

Ne dersiniz? İyi bir lider misiniz? Liderleriniz, sapına kadar lider mi?
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019