Sansür tartışmasında kaybolup gidenler
BTK'nın açıkladığı filtre tartışması son sürat devam ediyor. Aslında internet üzerinde başlayan çoğu kampanya saman alevi gibi hızlı ve gür yanıp sonra birden sönerdi. Anlaşılan o ki bir müddet daha bu konular tartışılmaya devam edecek. Öte yandan tartışmalar esnasında gördüğüm o ki ya yanlış bilgiden ya da kasıtlı olarak ciddi çarpıtmalar var. Tartışmaların sağlıklı ilerleyebilmesi için bunları ortaya koymakta yararlı diye düşünüyorum.
Mesela, geçtiğimiz günlerde Muhabbet Kralı programının konusu internette sansür idi. Açıkçası hem teknik hem de kapsam açısından yapılan yanlış değerlendirmeleri duydukça çok şaşırdım.
Örneğin katılımcılardan biri aynen şöyle diyor, "Türkiye'de internetin web sitesi geliştirerek büyümesinin ne kadar zor olduğunun farkındayız. Avukatınız olacak, evinizi basan polislerle ilgileneceksiniz vs. Dolayısıyla bir insanın hacker olması çok doğal." Bir diğer katılımcı, 331 milyon internet sitesinin tek tek taranacağından bahsediyor. Bu işi yapan yazılım ve kurumların zaten varlığından ya bihaber ya da niyet başka.
Kabul ediyorum, internetin toplumda yaygınlaşmasında korsan müzik ve film bulunabiliyor olması, erotizm ve yeni kişilerle tanışabilmenin büyük etkisi olmuştur. Bu ilginin sonucu o kadar muazzam oldu ki uluslararası ölçekte faaliyet gösteren devasa şirketlerin kurulmasına yol açtı. Ancak internetin şu anda önde gelen siteleri arasında bunların yeri çok çok az. Dolayısıyla Türkiye'den internet girişimcilerinin çıkmamasının sebebini illegal içerikli site kuramamak ile ilişkilendirmek büyük bir çarpıtmadır.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Türkiye'de gazete ve televizyonların son 5 yıl içerisinde toplum üzerinde oluşturduğu internet algısını bir araştıralım. Manşete çıkan haberlerin hemen hemen hepsi müstehcenlik, çocuk istismarı, korsan, yıkılan evlilikler vs ile ilgili. Çok değil daha birkaç gün önce online haber sitelerimizden bazılarında "Facebook'a dikkat" başlıklı abartılı haberler yapılıyordu. Toplumun belki de büyük bir kesiminde oluşturulan bu algının neticesinde internete daha temkinli yaklaşan, evine interneti bağlatmayan vatandaşlarımızın olması da haliyle çok doğal. Bu yalnızca Türkiye'nin değil, aslında birçok ülkenin sorunu. Farklı yayınları takip edecek olursanız, özellikle Amerika ve Avrupa'da "Parental Control" yani ebeveyn denetimi üzerine çok ciddi çalışmaların yapıldığını aslında göreceksiniz. Son 10 yıl içerisinde hayatımıza yoğun olarak giren bu iletişim aracının toplumun sosyoloji ve psikolojisinde ciddi değişiklikler yapacak olması çok doğal.
Tüm bu tartışmaların ortasında havada kalan bir soru ise cevaplanmayı halen bekliyor. O da telif hakları. İnternette halen korsan içeriğin dağıtılmasında en büyük kaynaklardan biri ve bu alanda yapılan ciddi bir çalışma halen yok. Aynı programa Digitürk adına katılan avukatın telif haklarının korunması hususunda Youtube ile yaptıkları anlaşmayı ve bu şirketin yaklaşımını anlatırken Mustafa Akgül'ün "Halt etmişler" demesi gösteriyor ki bu sorunu çözmemiz için daha önümüzde uzun bir yol var.