Şans yılı
Not artışı beklentisinin ve açılım sürecinin yarattığı rüzgar ile borsa endeksimiz rekor üstüne rekor kırıyor. Hadi ''Türkiye'nin hikayesi farklı'' diyelim. Dünya borsalarındaki yükselişlerin temeli nedir? Ekonomiler zayıf. Eş zamanlı yavaşlama her tarafta gözleniyor. Çin, Kore, Tayvan gibi ihracat motoru olan ülkelerin ticaret rakamları uzun süredir hayal kırıklığı yaratıyor. Bu ülkeler ihracat yapmakta zorlanıyorlarsa, hangi ülke nereye mallarını satabilir?
Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman, bir yıl öncesine kadar, ''Gevşek para politikasının yanında yüksek bütçe açığı, enflasyona hatta hiper enflasyona yol açabilir. Bütçe açığı düşmeli.'' diyordu. Bir süre önce New York Times gazetesindeki köşesinde, kriz sonrasındaki süreci yanlış yorumladığını kabul etti. TCMB Başkanı Başçı'ya bir keresinde ''Yüksek bütçe açıklarının devam etmesi gerekir mi'' sorusu yöneltilmiş, Başçı ''Bu konuyu ciddiye bile almaya gerek yok'' mealinde bir cümle kullanmıştı. Bir ekonomi tam kapasite ile çalışıyorsa, yüksek bütçe açığı enflasyonu tetikleyebilir. Burada bir problem yok. Kaldı ki, özel sektör borçlarını azaltma sürecinde değilse, tasarruflarını artırıyorsa, kamu sektörü niçin büyük bir bütçe açığı versin? Bu kriz farklıydı. Maliye politikasına ihtiyaç vardı. Son üç yıldır bütçe açığını düşürmeyen ABD, kötünün iyisi olarak ayrıştı. En azından yüzde 2-2.5 büyüyebiliyor. Hala ''Bütçe açıkları düşmeli'' diyenler var. Ekonomik açıdan gerçekten acı bir durum olmasaydı, yaşananlar ''komik'' olarak nitelendirilebilirdi.
ABD ile aynı sorunlara sahip AB, 2010'daki Yunanistan krizinden beri hata yapıyor. Aşırı borçlu özel sektöre rağmen, sorunlu ülkeler kemerleri sıkıyor. Devlet harcamaları kısılıyor. Özel sektörün ekonomiyi destekleyecek gücü zaten yok. Resesyon iyice derinleşti. İşsizlik oranları zirve yaptı. Depresyon yaşayan İspanya ve deflasyon baskısını iyice hisseden İtalya en sonunda isyan etti. Bu ülkelere Fransa da katıldı. Bütçe açığı/milli gelir oranı yüzde 3'ü aşan ülkelere zaman verildi. Kemer sıkma politikaları gevşetildi. Derinlemesine analiz edilmiyor fakat bu majör bir politika değişikliğidir.
Almanya, diğer ülkelerin isyanına daha fazla direnemedi. Çünkü negatif ekonomik ortam, Alman ekonomisini de etkilemeye başladı. Almanya geçen sene bu durumu pek umursamıyordu. Ekonominin hız kesmesi, politik arenada da kendisini gösteriyor. Bu hafta sonu seçim olsa, Merkel iktidarı kaybeder. Oy oranı yüzde 40'ın altına düştü. Öte yandan en büyük rakibi Sosyal Demokratlar, Yeşiller Partisi ile beraber hareket ediyor. Alman sistemine göre, seçmen iki partiye birden oy verebiliyor. Buna göre Sosyal Demokratlar ve Yeşillerin oyu yüzde 41 civarında oluyor. Sosyal Demokratların başbakan adayı Steinbrück kemer sıkma politikalarına karşı olduğunu her fırsatta ifade ediyor. Ekonomi tökezlemeye başlamışken, oy oranı düşerken, Merkel daha fazla risk alamaz. Almanya, kemerlerin gevşetilmesine göz yumacak.
Teşvik paketlerinin açıklanmasıyla, euro bölgesi yılsonuna doğru toparlanma emareleri gösterebilir. Bu durumda, kısa dönemde alternatif ihracat pazarları bulmamıza gerek kalmayabilir. 2013, ekonomik açıdan Türkiye için bir şans yılı olabilir.