Sandıktan çıkan kaos kemer sıkmanın sonunu getirebilir mi?
Yavuzhan BAHAR / Finansinvest
İtalya seçimleri, anketlerin işaret ettiği, reform odaklı gündeme sadık kalacak ve sağlanan istikrarı sürdürecek partilerin zaferiyle sonuçlanmadı. İtalyan yasalarına göre hükümetin kurulabilmesi için herhangi bir partinin veya koalisyonun parlamentonun hem alt hem de üst kanatlarında salt çoğunluğun sahibi olması gerekiyor. Mevcut seçim sonuçlarına göre hiçbir parti tek başına bu güce ulaşabilmiş değil.
Mali hedeflere yönelik programı sürdürmeyi taahhüt eden birinci ve dördüncü sıradaki Bersani ve Monti'nin ortaklığının kuracağı Merkez-Sol Koalisyonu'nun güvenoyu alması ise mevcut meclis aritmetiği altında kolay görünmüyor. AB'ye ve kemer sıkma uygulamalarına yapılan eleştiriler ile oy toplayan Berlusconi ve Merkez-Sağ partileri ise hükümet kuracak çoğunluğa sahip değiller. Tarafların geniş tabanlı bir koalisyon hükümeti kurma konusunda pek olumlu tavır sergilemeleri ve böyle bir hükümetin kurulması durumunda ise reformların uygulanmasına yaşanabilecek zorluklar ikinci seçimlerin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Koalisyon senaryolarının başarısızlıkla sonuçlanması, genel seçimin (parlamentoyu feshedecek Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin 15 Mayıs itibariyle dolacak olması sebebiyle) Eylül'e sarkabileceği endişelerini doğuracak ve bu siyasi boşluk Monti yönetiminde devreye alınan yapısal reformların devamına dair soru işaretlerini artıracak. İtalya'da sandıktan çıkan bu kaos durumu birkaç aydan önce çözülmeyebilir. Sürecin birkaç ay alabilecek olması ülkenin borçlanma maliyetini artırırken EUR başta olmak üzere küresel piyasalar üzerinde baskı yaratabilir.
İtalya'daki bu seçim sonuçları ile birlikte AB vatandaşlarının kemer sıkma politikalarını eleştiren muhalif taraflara desteğinin bölge genelinde iyice yaygınlaştığı görülüyor. Yunanistan ve Fransa'dan sonra İtalya'da da kriz sırasında iktidarda olanların iktidarlarını kaybetmeleri seçmenlerin protesto ağırlıklı oy kullandıklarını gösteriyor. Bu sebeple seçim sonuçları yalnızca yatırımcılardan ziyade bölgenin ekonomik politikaların belirleyicisi olan Almanya'yı da ilgilendiriyor. Bu noktada istikrar ve piyasalar açısından en büyük risk olarak ise eyalet seçimlerinde kan kaybeden Merkel'in Eylül ayında gerçekleştirilecek Almanya genel seçimlerinde iktidarı devretmesi olarak görülüyor. Böyle bir durumda bölgede yaşanacak siyasi değişim, Euro Bölgesi borç krizini farklı bir boyuta taşıyabilir.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar