Sandık gitti, tansiyon düştü!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Türk siyasetçisi gerginlikten besleniyor, seçmen de buna prim veriyor. Karşılıklı bir alış veriş söz konusu. Siyasetçi olabildiğince gergin bir üslupla konuşmayı tercih ediyor, seçmen de siyasetçinin adeta ağzına bakıyor, konuşma biraz da gerginleşse, diye. Bu durum, yalnızca bugüne özgü değil. Otuz-otuz beş yıl öncesini düşünün; muhalefet lideri ve başbakan birbirlerine neler söylüyorlardı… Aradan bunca yıl geçti, ama değişen bir şey olmadı; hatta üslup zaman zaman da olsa giderek daha da sertleşiyor bile denilebilir.

Bu üslupta geçen referandumu geride bıraktık. Piramidin tepesinde bir çekişme, itişme, kavga söz konusu ise aşağılarda sükunet beklenebilir mi? Bir ailede anne-baba sürekli didişiyorsa, çocukların huzur içinde yaşaması söz konusu olabilir mi? Aynı o durum.

Referandum öncesinde piyasalara hakim olan kaygının yavaş yavaş dağıldığı, günlük yaşamın normale dönme eğilimi gösterdiği bilmem dikkatinizi çekiyor mu. Hükümet istediği kadar referandum sürecinde de ekonomiyle ilgilensin, dikkatler yoğun biçimde sandığa yönelmişti. Bu durum, ekonominin gerçek aktörlerine; kişi ve kurumlara da yansımıyor değildi. Herkes, kendi ölçüsünde referandum sonucuna göre pozisyon almaya çalışıyordu.

Bir de, referandum sonuçlarına göre ekonominin çizeceği yöne ilişkin değerlendirmeler, aslında daha doğru bir ifadeyle yönlendirmeler vardı. "Evet çıkarsa ekonominin geleceği için iyi, ama hayır çıkarsa bu durum belirsizliği artırır ve Türkiye'yi yeniden siyasal istikrarın olmadığı koalisyon dönemlerine götürür" gibi hangi temele dayandığı doğrusu pek de anlaşılmayan değerlendirmelerden geçilmiyordu. Referandumda 51'e 49 hayır çıksa, bu durum 2011 seçimlerinde illa bir koalisyona mı işaret etmiş olacaktı? Ya da, şimdi 58'e 42 evet çıktı da seçimde koalisyon olasılığı sıfırlandı mı?

Referandumun geride kalması, siyasetçinin tansiyonunu da düşürdü, vatandaşın tansiyonunu da. Herkes, deyim yerindeyse işine gücüne döndü yeniden. Birkaç hafta öncesinin gerginliği biraz olsun atıldı. Bunu destekleyen gelişmeler de oldu, olmaya da devam ediyor.

Tüm dünyada gidişatın olumluya döndüğü, ABD'nin küresel krizi atlattığı haberleri geldi. AB'deki kriz, korkulan ölçüde dallanıp budaklanmadı. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın ifadesiyle Türkiye'de hava güneşli, ama Balkanlar'dan bulut gelebilir. Ama kabul etmeli ki, Balkanlar'dan gelecek bulut Türkiye'deki güneşi çok uzun süreli ve tümüyle kapatacak güçte olacak gibi görünmüyor.

Her ne kadar referandumdan çok önceki dönemleri kapsıyor olsa da, bazı verilerin açıklanmasının bu döneme denk gelmesi de moralleri düzelten etki yaptı. Sanayide işgücü artıyordu; inşaat sektöründe ciro azalmış, ancak üretim artış göstermişti; dün de yazdık, ticaret ve hizmette ciro ikinci çeyrekte hem bir önceki yıla göre, hem bir önceki döneme rekor artışlar göstermiş, daha da önemlisi çeyrek bazında şimdiye kadar ulaşılmamış bir düzeye çıkılmıştı. Yani tüm göstergeler umut vericiydi, moral vericiydi; bunlara ek olarak her gün ülkenin birkaç şehrinde düzenlenen ve karşı tarafı müthiş geren mitingler de sona ermişti.

Ama dedik ya, biz gerginlikten beslenen bir toplum haline geldik; vatandaş olarak da, siyasetçi olarak da. Görece dingin bu atmosfer bize batar, hele hele 2011 seçimi yaklaştığında kendimizi referandumu aratacak gerginlikte bir propaganda döneminin içinde buluveririz. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar