Sanayiyi korumak için kriz mi bekleniyor?

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Dünya Bankası kaynaklı "taze" bir rapora göre. Türkiye teknoloji ürünü ihraç edemiyormuş. E, biz bunu biliyoruz! İthal teknolojiyi baş tacı edip "yerliyi" kendi haline bırakırsan ihracata değil cari açığa varırsın! Tıpkı, diğer millî sanayi sektörlerine reva görülen umursamazlıkta olduğu gibi.

Makine sektörünün, başka ülkelerde olsa çizgi filmlerle karikatürize edilecek kendini kendi ülkesine, devletine, özel sektörüne tanıtma gayreti ve "dramı" üzerine bu sütunda çok yazdık. En az yabancı kadar ileri teknoloji ve kalite barındıran yerli makinesini koruyup kollamayan bir ülke, yerli teknolojisini umursar mı?   

Ne kamu ne özel sektör umursadığı için Türkiye ekonomisinde bugün hızla büyüyen cari açık ekseninde yeni bir kriz ihtimali konuşuluyor, tartışılıyor. Temelsiz bir tartışma değil bu.

Kimse, ekonomi şöyle iyi böyle sağlam deyip " kof yiğitlik" taslamasın. 60'ıncı Hükümetin bankacılık sektörü üzerinde başlattığı açık kapatma hedefli manevra, ekonomik atmosfere saldığı sinyaller bile ciddi bir ihtimale işaret ediyor: Cari açığı kontrol edemeyenin başı krizden kurtulmaz! 

Zihinsel idrak aşaması                      

Bir süredir "yerli ürün kullanımını nasıl teşvik ederiz" sorusu, özellikle 2010 yılından itibaren "hissedilir" hale gelen cari açık sebebiyle gündemde. Siyasi otorite ve özel sektörün sorunu hissetmeye başlayan bazı isim ve kuruluşları bu soruya cevap arıyor.

Henüz net bir cevap ve uygulama yok. Ama, 1980'li yıllardan beri Avrupa Birliği, Gümrük Birliği, serbest piyasa, karşılıklı bağımlılık, küreselleşme derken, Türkiye'yi dünyanın açık pazarı haline getiren iktisat politikası yapıcı ve savunucuları bile bugün "korumacılıktan" söz eder oldular. En azından "zihinsel idrak" düzeyinde iyi bir gelişme!

2010 yılı deyince, arşivdeki notlarıma baktım.  Meselâ, Zorlu Holding'in patronu Ahmet Nazif Zorlu, "Ankara'da bütün devlet kurumlarında yabancı marka televizyonları görüyorum, zoruma gidiyor.' demiş. (Türkiye Elektrik ve Elektronik Buluşması, 5 Temmuz, İstanbul.)

Sanayi Bakanı Ergün aynı toplantıda Uzak Doğu ülkelerinin Türkiye pazarında elektrik ve elektronik ürün paylarını artırmalarının sektör için risk oluşturduğunu söylemiş ve devam etmiş:

"Özellikle elektrik üretim ve dağıtımı başta olmak üzere tüm sektörlerde, Türkiye'de üretilen ürünlerin kullanımının teşviki konusunda ilgili diğer kurumlarla işbirliği içinde çalışma yürütüyoruz. Kısa sürede bu konuda bir sonuç alacağımıza inanıyorum."

Bakan Ergün'ün bu konuda başka açıklamaları da olmuş. Birinde, "Dünyanın her yerine sattığımız Türk makinelerini özellikle kamu alımlarında ön plana çıkarmamız gerekir' demiş. (Türk Makine Sanayi ve Kamu Alımları Buluşması, 23 Haziran, Gaziantep.)

Bunları "kunt" örnekler diye hatırlattım.  Zorlu gibi, "hassas teknoloji" odaklı bir grubun patronu, Ergün gibi sanayinin başında ve bu konuya duyarlı bir bakanın "soruna" eğilmeleri, işin ciddi olduğunu gösterir. Ancak, bu ve benzeri çabalara rağmen şu ana kadar somut bir sonuç alınmaması ayrı bir sorun.                              

Akıllı koruma akılsız serbestlikten iyidir!

Ürettiği mala güvenmeyen bir toplumun 'ulusal bilinç' kalitesi düşüktür! Kullandığım kavrama dikkat; ulusal bilinçten söz ediyorum, kof milliyetçi şişinmelerden değil. Yabancı mal düşmanlığı gibi bir 'ilkelliğin' özlenir, istenir, savunulur tarafı da gerçekliği de olmaz.

Ama, bir taraftan ekonomimiz şöyle, sanayimiz böyle diye böbürlenirken, diğer tarafta kampanyalar, buluşmalar, toplantılar düzenleyip kamuyu, özel sektörü yerli ürün kullanmaya iknaya çalışmak, bana sorarsanız, utanç verici!

Bu 'yabancılaşma' sanayi sektörlerine büyük zarar veriyor; özellikle sanayi KOBİ'lerinin fikrî, fizikî, teknolojik gelişmesini, büyümesini önlüyor.  Kamuda bağımlılığın bir kaynağı ihale mevzuatı. Başka sebep ve faktörler de var. Dolayısıyla sorun "ikna" toplantılarıyla çözülecek gibi değil. Yerli sanayiyi yabancının önüne koyacak  net ve kesin "akıllı koruma"  tedbirlerine gerek var. "Akılsız serbestliği" dengelemenin tek yolu bu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013