Sanayi’de kötü şeyler oluyor

Öner GÜNÇAVDI
Öner GÜNÇAVDI Öner GÜNÇAVDI oner.guncavdi@dunya.com

Son zamanlarda yaşadığımız mali dalgalanmaların ardından ekonomi yönetimi hala finansal istikrar peşinde. Bunun için hala piyasaya döviz satarak müdahale etmeye çalışıyor.

Döviz kurunda sağlanacak istikrarın siyasi iktidar için önemi büyük. Geçmiş kriz tecrübelerinin hala canlı olduğu Türk toplumunda hızla yükselen döviz kuru kriz algısının oluşmasına daima belirleyici unsur olmuştur. 

Dolar kurunda istikrar yakalanmış görülüyor

19 Mart sonrasında oluşan kısa dönemli ‘şaşkınlığın’ ardından ekonomi yönetimi dolar kurunda istikrarı şimdilik yakalamış görülüyor. Maalesef bu istikrar hiç de ucuza sağlanmadı. Bu yazının yazıldığı an itibariyle, bu istikrarın TCMB’ye maliyetinin 45 milyara yaklaştığı görülmektedir. Ama daha da önemlisi, kanama hala devam ediyor ve bu maliyetin 50 milyarı bulması bekleniyor.

Bugünlerde kamuoyunda bu konu oldukça popüler ve her kesim tarafından tartışılıyor, eleştiriliyor. Öyle ya onca zaman büyük maliyet ve fedakârlıklara katlanan kamuoyu tüm eleştirilerine rağmen ekonomi yönetiminin yanında durdu ve 19 Mart sonrası yapılan müdahalelerde kullanılan döviz rezervlerinin biriktirilmesine imkân sağladı. Zaman zaman yüksek faizlerin olduğu koşullarda bu denli yüksek miktarda döviz biriktirmenin manasını sorgulanmış olsa da, uygulanan para politikasına güçlü bir muhalefet gösterilmedi.

Uygulanan para politikasının reel sektör üzerinde yarattığı tahribata rağmen, reel sektör ekonomi yönetimine kredi açtı. Çalışan kesimler kendi gelirlerinden fedakârlık etti. Yüksek enflasyonist bir ortamda daha düşük gelir artışlarına rıza gösterdi. Bir türlü kapatılamayan bütçe açıklarının finansmanı için konulan yüksek vergilere kimse sesini çıkarmadı.

Baskılanan dolar kur politikasından büyük darbe almış olan ihracatçılar da bu politikalara çok fazla muhalefet etmedi doğrusu. Ülke içinde ve dışında giderek bozulan ekonomik konjonktür ihracatçıların satışlarının düşmesine yol açarken, kamu maliyesinin doğurduğu maliyetleri finanse edebilmek için yüklenilen vergileri de ciddi bir şikayet konusu yapmadı sanayici. Hatta bazı kesimler siyasi yakınlıklarıyla bu maliyetleri ödemekten kaçınırken, sanayicilerin büyük bölümü sabit döviz kuru, yüksek faizin etkisiyle maliyetlerinde yaşadıkları artışlara çok fazla ses çıkarmadı.

Tüm bu fedakârlıklardan sonra beklenen kendilerine söz verilen finansal istikrar ve düşük enflasyonist ortamın sağlayacağı ‘kârlıklara’ erişebilmekti.

Maalesef olamadı.

Her geçen gün de bunun olma olasılığı yitip gidiyor.

Onca emek, onca fedakârlık istenilen sonuçları vermedi.

Tek bir siyasi hamle onca insanda ve sanayide hayal kırıklıkları yarattı.

Bu enkazın nasıl toparlanılacağı ise hala bilinmiyor.

Yitirilen onca rezervin tekrar yerine konulması bugünkü ekonomik koşullarda çok daha büyük yeni fedakârlıkların yapılmasını zorunlu kılıyor. 

Peki, ama ekonomik ortam buna müsait mi? Dahası vatandaş buna rıza gösterebilecek mi?

Bence böyle bir toplumsal rızanın üretilebilmesi çok zor.

En son açıklanan sanayi üretim ve ciro endekslerindeki gelişmeler sanayinin böyle bir maliyeti karşılayabilecek olanaklarının olmadığının ipuçlarını veriyor.

Kurları baskılamak rekabetçiliği kaybettiriyor 

Artık kurları baskılamak ihracatta rekabetçilik kaybına neden olmuyor. Dünya ekonomisinde yaşanan olumsuz gelişmelerin etkisiyle Çin’de, Doğu Avrupa’da ve kısmen AB piyasalarında sıkışan yabancı şirketler için bu kur politikası Türkiye’deki piyasaları kurtarıcı olarak görmelerine yol aşıyor.  Daha önce girmeye cesaret edemedikleri Türk piyasaları onlar için daha cazip hale geliyor.

Kur politikamız sadece dış pazarlarda değil, aynı zamanda içeride de yerli sanayi için büyük tehlikelerin oluşmasına yol açıyor.

Sanayi üretim ile sanayi ciro endekslerindeki gelişme Grafik 1’de görülüyor. Dikkat edilirse, sanayi ciro endeksi ile üretim arasında ciddi bir makas oluşmuş durumda.  Bu durum kısmen enflasyonist ortamla açıklanabilse de, önemli bir nedeni de sanayideki satışlar ile cirolar arasındaki bağın kopmasıdır.  Ciro artışları pazardaki talebin etkisiyle artarken, bu talebin karşılanmasında yerli üretimin payının öneminin azaldığı anlaşılmaktadır. Sanayicilerin giderek üretimden çok al-saltçılığı karlılık sağlayıcı bir araç olarak iş pratiklerinden öne çıkarmış olduklarının göstergesidir. Elbette bunda yabancı firmaların her geçen gün Türkiye’deki varlıklarını arttırmalarının payı da vardır.

Türk kamuoyu şimdilik TL’deki değerlenmenin ihracata yaptığı olumsuz etkiye odaklanmış durumda. Kanımca Türkiye gibi iş yapmanın son derecede zor olduğu ve firmaların kontrolü dışında birçok nedenden ötürü üretim yapma maliyetlerinin yüksek olduğu ve bu yüzden de uluslararası rekabet gücü kayıplarının yaşandığı bir ülkede, bu değerlenmenin etkisini ihmal etmenin mümkün olmadığı görülüyor.

Bu kur politikası dışarıda olduğu kadar Türk sanayicilerinin iç pazarlarda da yabancılarla rekabete zorlamaktadır.

Dış dünyada satışları giderek daralmış yabancılar Türkiye ekonomisindeki olumlu talep koşularının ve baskılanmış kurların sağladığı olanaklardan yararlanmak için son derecede saldırgan satış politikalarıyla Türkiye’ye giriş yapmaya başlamıştır.

Daha önce izlenilen gerçekçi kur politikalarının etkisiyle Türk pazarına girmekte isteksiz olan birçok yabancı firma, şimdi Türkiye’yi karlı bir pazar olarak görmekte ve burada yerli firmalar için ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Yerli firmalar gibi ekonomik olan veya olmayan birtakım maliyetlere maruz kalmayan bu yabancı firmalarla rekabet etmek giderek zorlaşıyor.

Gerçekçi bir kur politikası takip etmek zorunludur

Bu durumda yapılması gereken ya ülkemizdeki sanayiler üzerinde maliyet oluşturan ekonomik olan veya olmayan koşulları değiştirmek, ya da bu maliyetleri telafi edecek daha “gerçekçi” bir kur politikası takıp etmek zorunludur. Aksi durumda yaşanan son gelişmelerin Türk sanayi üzerinde kalıcı olumsuz etkilerinin olması kaçınılmazdır.

Bir yandan uluslararası piyasalarda yürüyen rekabetin yanında şimdi bir de yerel pazarlarda yabancı firmalarla rekabet etme zorunluluğu doğmuştur. Bu durum izlenilen kur politikasının sonucudur ve Türk sanayisini yabancılara karşı içeride de zayıf duruma düşürmektedir.

Şimdi bu koşullar altında sormak istiyorum.

Acaba enflasyonu sadece para politikası yardımı ile reform yapmaktan kaçınarak düşürmeye uman siyasetçilerimiz arasında bir Trump çıkmasını mı beklemeliyiz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ticaret savaşları 10 Nisan 2025