Sanayicinin ölümü
Dün, bazı gazetelerde bir ölüm ilanı yayımlandı. İlan, "İstanbul Dudulu OSB Yönetim Kurulu ve Bölge Müdürlüğü Çalışanları" tarafından verilmişti. Aynen şöyle denilmişti:
"Dudulu Organize Sanayi Bölgesi'nin temellerini kuran, Bölgemize ve Sanayimize katkılarıyla unutulmayacak, kurucularımızdan, sanayicimiz, Can dostumuz M. Batur Ersipahi'yi 13.09.2009 tarihinde kaybettik, acımız büyüktür. 15.09.2009 Salı günü öğle namazının ardından Şişli Camii'nden sonsuzluğa yolcu edilecektir. Türk sanayicisinin, yakınlarının, sevenlerinin başı sağolsun."
Aslında Ersipahi'nin vefatını Avukat Selim Sarıibrahimoğlu'dan önceki gün aldığım e-posta iletisiyle öğrenmiştim: "Sizin tanımınızla 'yalnız kurt' Yedaş'ın patronu 45 yıllık Türk sanayinin duayeni değerli dostum Sayın Erbatur Ersipahi'yi dün kaybettik. DÜNYA Gazetesi'ndeki son makalenizi (22 Temmuz) ve kendisine 'yalnız kurt" demenizi vefat etmeden önce kendisine okudum, konuştum, çok mutlu oldu" diyordu.
Dudullu OSB'nin ilânı, sadece Yedaş'ın patronu olarak Avrupa Birliği'ne karşı sürdürdüğü kararlı hukuk mücadelesiyle bildiğim Ersipahi'nin farklı bir yönünü ve sanayi dünyasındaki itibar değerini öğrenmeme vesile olmuştu.
Neden yalnız kurt?
Sarıibrahimoğlu'nun iletide sözünü ettiği "yalnız kurt" sıfatlamasına gelince; bunu Yedaş'ın 02 Aralık 2003 tarihinde AB Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD) ve İlk Derece Mahkemesi nezdinde açtığı Gümrük Birliği Davası boyunca gösterdiği cesaret ve kararlılık nedeniyle kullanmıştım.
Nedeni şuydu: Rulman ve yedek parça üreticisi Yedaş Gümrük Birliği uygulamalarından doğan firma zararlarının tazmini istemiyle AB nezdinde hukuk mücadelesi başlatan ilk ve bildiğim kadarıyla son Türk sanayi şirketiydi.
2003 yılında Lüksemburg'daki ATAD İlk Derece Mahkemesi'nde, AB Komisyonu ile Konseyi'nin "esastan ret" talebine rağmen kabul edilmiş ve görülmüştü. Dava, Türkiye üye olmadığı için AB'nin kurumsal kimliğine karşı değil, üye 27 ülkeye karşı tek tek açılmıştı.
İlk Derece Mahkemesi 3 yıllık bir yargılamadan sonra Yedaş'ın davasını 30 Mart 2006 yılında "esastan" ret etmişti. Yedaş hukukçularının 02 Ekim 2006 yılında yaptıkları "temyiz duruşması" başvurusu ise cevapsız bırakılmıştı. Yani, bu dava, tıpkı Türkiye'nin tam üyelik talebine uygulanan yöntemle "ucu açık" olarak askıda tutuluyor.
Değerli miras
Avukat Selim Sarıibrahimoğlu ve ekibi tarafından açılarak yürütülen Yedaş davası, umulan sonuç elde edilememesine rağmen Türkiye'nin çıkarları açısından sadece kamusal değil özel sektör için de son derece önemli referans niteliğini koruyor.
Özellikle özel sektöre ve Gümrük Birliği'nden zarar gören firmalara AB'nin kurumsal, hukuki ve ekonomik boyutlardaki ihlallerine karşı 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'ndan doğan hakları kullanma cesaretini aşılıyor.
Aşı tutar mı bilemem, ama Sarıibrahimoğlu'nun TOBB tarafından temmuz ayında yayımlanan doktora tezinde belirttiği gibi: Türkiye'nin ve Türk sanayiinin AB'nin hak arama kültürüyle tanışması bile önemli. Bu tanışma, hukuk eylemine dönüştürüldüğü takdirde, geçmişte gömülü halde bulunan haksız ve AB hukukuna aykırı Yunan vetoları ile elde edilemeyen tüm mali zararları geri alabilme şansını yaratıyor.
Yedaş'ın patronu Batur Ersipahi tek başına gösterdiği cesaret ve kararlılıkla Türkiye'nin, Türk özel sektörüne çok değerli bir tecrübe ve hukuk birikimi armağan etti. Bunun nedenle "yalnız kurt"tu. 45 yıllık sanayici arkadaşlarının bu mücadelede kendisini neden desteklemediklerini de anlayamamıştı. Şimdi hiç olmazsa, bıraktığı bu değerli miras boşa harcanmamalı. Açtığı hukuk mücadelesi yolu aynı cesaret ve kararlılıkla kullanılmalı.
Dün toprağa verilen Ersipahi'yi saygıyla anıyorum. Değerli ailesine başsağlığı diliyorum.