Sanayi üretimi yavaşlamaya devam ederken, işsizlik artmaya başladı
Türkiye ekonomisinin temel öncü göstergelerinden olan sanayi üretimi yavaşlamaya devam ediyor. TÜİK verilerine göre aylık ve yıllık veriler benzer şekilde azalmayı teyit etmektedir. Özellikle İmalat sanayinin bu konuda sahip olduğu pay dikkate alındığında sanayi üretiminin yavaşlamasında başrolde olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır.
Burada özellikle dezenflasyon programının ince ayar ihtiyacı bir kere daha karşımıza çıkmaktadır. Buna göre sanayi ve özellikle imalat sanayindeki bu yavaşlamanın tüketim ve talep kısmında daha hissedilir , sanayi üretiminin ise ihracat tarafıyla bu düzey bir daralmaya muhatap olmaması gerekirdi. Bu konuda özellikle 2025 yılı ile birlikte alınacak yeni uygulamalarda bu ayrımı görmeyi bekliyorum. Sanayi üretiminin ülke ekonomisindeki yeri ve süreçle ilgili çözüm önerilerim aşağıda sizlerle paylaşıyorum.
Türkiye ekonomisinde sayılarla sanayi sektörünün yeri
Sanayi sektörü, Türkiye'nin GSYİH'sine yaklaşık %20-25 oranında katkı sağlamaktadır. Özellikle imalat sanayi, bu katkının büyük bir kısmını oluşturur. TÜİK verilerine göre, 2024 3.çeyrekte sanayi sektörünün GSYİH içindeki payı %24,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran, Türkiye'nin ekonomik büyüme hedeflerinde sanayinin kilit bir rol oynadığını göstermektedir.
İstihdam: Sanayi sektörü, Türkiye'deki toplam istihdamın %25’ini oluşturmaktadır. 2024 Eylül verilerine göre, sanayi sektöründe yaklaşık 6,5 milyon kişi çalışmaktadır. Bu durum, sektörü tarım ve hizmetlerden sonra üçüncü en büyük istihdam kaynağı yapmaktadır. Özellikle organize sanayi bölgeleri (OSB) ve büyük ölçekli fabrikalar, istihdam yaratma kapasitesini artırmaktadır.
İhracatta sanayinin payı: Türkiye’nin toplam ihracatının yaklaşık %93’ü sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. 2024 yılı itibarıyla Türkiye’nin toplam ihracatı 254 milyar dolar seviyesindeyken, bunun 236 milyar doları sanayi ürünlerinden sağlanmıştır. Otomotiv, tekstil, makine, kimya ve elektronik gibi sektörler, sanayi ihracatının başlıca kalemleridir.
Teknolojik dönüşüm ve katma değerli üretim: Sanayi sektörü, Türkiye’nin teknoloji yoğun üretim kapasitesinin geliştirilmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın "Milli Teknoloji Hamlesi" politikası doğrultusunda, savunma sanayi, yerli otomotiv (TOGG) ve ileri teknoloji yatırımları teşvik edilmektedir. 2024 yılında yüksek teknolojili ürünlerin toplam sanayi üretimindeki payı %5,7 seviyesine ulaşmıştır.
Organize sanayi bölgeleri (OSB): Türkiye genelinde 360’tan fazla OSB bulunmaktadır ve bu bölgeler, sanayi üretiminin merkezinde yer almaktadır. OSB’ler, altyapı olanakları ve teşvik avantajlarıyla sanayi yatırımlarını artırmakta, özellikle Anadolu’daki sanayileşme sürecini hızlandırmaktadır.
Sorunlar ve fırsatlar Sorunlar:
Enerji maliyetleri: Sanayi sektöründe enerji maliyetlerinin yüksek olması, rekabet gücünü olumsuz etkileyen temel sorunlardan biridir.
Hammaddeye bağımlılık: Türkiye, birçok hammadde ve ara malında ithalata bağımlıdır. Bu durum, sanayiyi döviz kuru dalgalanmalarına karşı hassas hale getirmektedir.
Düşük katma değer: Türkiye’nin sanayi üretiminin büyük bir kısmı düşük ve orta teknoloji ürünlere dayanmaktadır.
Fırsatlar: Yeşil dönüşüm: Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum süreci, Türkiye’nin sanayisini daha sürdürülebilir ve rekabetçi hale getirebilir.
Teknolojik yatırımlar: Yerli ve milli üretim politikaları ile birlikte teknolojik yatırımlar, Türkiye’nin sanayideki katma değerini artırabilir. Bölgesel avantajlar: Türkiye’nin Avrupa, Asya ve Afrika pazarlarına yakınlığı, ihracat potansiyelini artırmaktadır. Sanayi sektörü, Türkiye ekonomisinin dinamosu olma özelliğini sürdürmektedir.
Ancak, sektörün daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşabilmesi için teknoloji odaklı üretim, yeşil dönüşüm ve enerji maliyetlerini düşürücü politikalara öncelik verilmelidir. Sayılarla ifade edildiğinde, sanayi sektörü hem mevcut katkıları hem de taşıdığı potansiyel ile Türkiye’nin ekonomik büyümesinde ve uluslararası rekabet gücünde kritik bir role sahiptir.
Temel işgücü göstergeleri
Sanayi üretiminin bir çıktısı olarak değerlendirecek bir makro göstergede işsizlik verileridir. 2024’ün son aylarına kadar bu veride yaşanılan ekonomik süreçlerini görmedik. Ekim 2024 verileri de işsizlik rakamlarında dikkat çekici bir bozulmanın olmadığı görülmektedir. Özellikle işgücüne dahil olmayanların sayısındaki azalış ile işgücüne katılım oranındaki artış burada dikkat çekmektedir. Manşet enflasyon rakamında ise kısmi bir artış görülmektedir.
İstihdamın ekonomik sistemdeki rolü
İstihdam, ekonomik büyüme ve sosyal refah için hayati bir öneme sahiptir. İstihdam seviyesi, bir ekonominin üretim kapasitesini, hanehalkı gelirlerini ve toplam talebi doğrudan etkiler. Yüksek istihdam oranları, ekonomik faaliyetlerin canlı olduğunu ve bireylerin gelir elde ederek tüketim yapabildiğini gösterir.
Ayrıca, işsizlik oranlarının düşük olması, sosyal huzurun ve ekonomik sürdürülebilirliğin temel göstergelerinden biridir. İstihdam sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda bireylerin yaşam kalitesini artırır. Eğitimli ve nitelikli bir iş gücünün istihdam edilmesi, teknoloji transferini hızlandırır ve verimliliği artırır.
Türkiye'de istihdam durumu
2024 yılı itibarıyla Türkiye'nin istihdam oranı yüzde 49,9 olarak hesaplanmıştır. Toplam istihdam edilen kişi sayısı 32,970 milyon, işsizlik oranı ise yüzde 8,8 seviyesindedir. Bu veriler, Türkiye'nin son yıllarda iş gücü piyasasında kaydettiği olumlu gelişmeleri yansıtsa da, hâlâ iyileştirilmesi gereken alanların olduğunu göstermektedir.
Cinsiyet ve genç nüfus istihdamı
Kadınların iş gücüne katılım oranı %36,6, erkeklerde ise %71,7’dir. Bu fark, kadınların iş gücüne katılımında yaşanan yapısal sorunlara işaret etmektedir. Genç nüfusta işsizlik oranı %15,6’dır. Bu, genel işsizlik oranından daha yüksektir ve gençlere yönelik istihdam politikalarının önemini vurgular.
Sektörel dağılım
Türkiye’de hizmet sektörü, istihdamın en büyük payını (%58,2) oluştururken, sanayi ve inşaat sektörleri daha düşük oranlara sahiptir. Tarım sektöründeki istihdam oranı ise uzun vadede düşüş eğilimi göstermektedir. Bu durum, ekonominin hizmet sektörüne doğru kaydığını göstermektedir.
İstihdamın artırılmasında karşılaşılan zorluklar
Eğitim ve beceri uyuşmazlığı: Eğitim sistemi ile iş gücü piyasası arasındaki uyumsuzluk, nitelikli iş gücü eksikliğine neden olmaktadır.
Kadın istihdamı: Kadınların iş gücüne katılım oranı hâlâ birçok gelişmiş ülkenin gerisindedir.
Bölgesel dengesizlikler: Türkiye’nin farklı bölgelerinde istihdam oranlarında ciddi farklılıklar bulunmaktadır.
İstihdamın artırılması için politikalar
1-Eğitim reformları: Mesleki eğitim programları ve yaşam boyu öğrenme politikaları ile iş gücü kalitesinin artırılması.
2-Kadın istihdamını destekleyici önlemler: Esnek çalışma modelleri ve kreş hizmetleri ile kadınların iş gücüne katılımının artırılması.
3-Yeşil ekonomi ve teknoloji sektörleri: İklim değişikliğiyle mücadele ve dijitalleşme, yeni iş alanlarının oluşmasını destekleyebilir. İstihdam, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin temel taşıdır. Türkiye, son yıllarda istihdam oranlarını artırmak ve işsizliği azaltmak için önemli adımlar atsa da, kadın istihdamı, genç işsizliği ve bölgesel farklılıklar gibi zorluklar devam etmektedir. Sürdürülebilir bir ekonomi için eğitimden sektörel dönüşüme kadar çok yönlü politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Son söz: “Hedeflerinizin seviyesine yükselmezseniz, Alışkanlıklarınızın seviyesine düşersiniz.” Majhul